14 Aralık 2016 Çarşamba

Kahve Bahane - 4 / İstanbul Blogger Buluşması ~~

Selamlar Millet!

Blogger dostlarımızla daha öncesinde iki kere gerçekleştirdiğimiz Kahve Bahane etkinliğimizin üçüncüsü için de tarihimiz belli oldu! Gelip bizimle olmak isteyen herkesi bekleriz!

25 Aralık Pazar - İlk Vapur / Caferağa, Güneşli Bahçe Sk., 34722 Kadıköy/İstanbul

https://www.google.com.tr/maps/place/%C4%B0LK+VAPUR+CAFE+BAR/@40.9885459,29.0235804,15z/data=!4m5!3m4!1s0x0:0xc40c7912761a0531!8m2!3d40.9885459!4d29.0235804



Not: Etkinliğimizde herhangi bir sponsor bulunmamaktadır. Yenilip içilen her şey gelenler tarafından kişisel olarak karşılanacaktır. Amacımız, reklam vb şeylerden uzak dostane bir ortam yaratmak... :)

Görüşmek üzere!

Kocaman Sevgilerimle,


13 Aralık 2016 Salı

Okudum Bitti - YAĞMURLA GELEN MUTLULUK / AMBER L. JOHNSON

Selamlar millet! (:

Yepyeni bir kitap yorumuyla karşınızdayım ama önce minik bir duyurum olacak!

Ne kadar başarabilirim bilemiyorum ama bundan sonra kitaplar hakkındaki yorumumu daha ağır yapmaya çalışacağım. Çevirilerden, imla hatalarına kadar birçok konuya değinmeyi planlıyorum. Umarım başarabilirim! (:

Tanıtım Bülteni:
2014 Goodreads en iyi genç yetişkin kitabı adayı

Yağmurla Gelen Mutluluk, farklılıkların aslında ne kadar abartıldığını ve sevginin karşısında hiçbir şeyin duramayacağını bir kez daha gözler önüne seriyor...

Söz konusu aşksa, sıradan diye bir şey yoktur. Herkes Colton Neely'nin özel olduğunu düşünüyordu. Lilly Evans ise büyüleyici olduğunu...

Çocukluk arkadaşlarıyken bir kaza yüzünden yolları ayrılmıştı. Yıllar sonra buluştuklarında ise Lilly, Colton'ın ne kadar özel olduğunu ve onu daha fazla tanımak istediğini keşfedecekti. Ve Colton'ı tanıdıkça, ona daha çok bağlanacaktı.

Ancak Lilly, sevgisini kelimelerle ifade etmekte dahi zorlanan bu çocukla ilişkisini dilediği gibi yürütebilecek miydi?

"Bir gün oğlumun yaşamasını isteyeceğim türden bir aşk hikâyesi."
-Qwen Salsbury, Çoksatan The Plan kitabının yazarı-


Sayfa Sayısı: 176
Baskı Yılı: 2016
Çevirmen: Filiz Şakar
Yayınevi: Yabancı
Yazar: Amber L. Johnson

1 Aralık 2016 Perşembe

Okudum Bitti - EJDERİN AŞKI \ G.A. AIKEN ~~

Selamlar Millet!

Yine uzunnn süreli bir kaybolma durumları oldu ama sanırım artık yoğun süreci atlattım. (Umarım yani inşallah =))
Kitabımı yazdım, editörüme teslim ettim. Bu ay içerisinde kendisi ile çalışacağız ama bu sürecin daha az yoğun olacağını umut ediyorum! Eh hal böyle olunca da alıp okuyamadığım ve okuduğum ama yorumunu paylaşamadığım kitapları yazacağım, okuyacağım...

İlk tercihim Ejderin Aşkı oldu. 

Buyurunuz Öncelikle Tanıtım Bülteni;

İnsana dönüşebilen ejderhaların tutkulu aşk oyunlarıyla alev alacaksınız.

Kalbi bir ejderhaya, şehvetiyse kibirli bir şövalyeye aitti.
Bir gün bunların bir araya gelebileceğini kim hayal edebilirdi ki?
Despot ağabeyini öldürmenin peşindeki Kanlı Annwyl, kaderin onu sürüklediği olayların ortasında aşkı ve tutkuyu keşfediyor.

Kanlı Annwyl gibi bir lakaba sahip olmak, kadın bir savaşçı için de olsa, hiç kolay değildir. Erkekler ya korkuyla titrer ya da saygıyla selam verir. 

Ama arada sırada bir erkekle, Yok edici Feraghus'la konuşabildiği gibi konuşabilmeyi arzulamaktadır.

Fakat ne yazık ki Fearghus bir ejderhadır. Büyük, pullu ve ölümcül.

Fearghus'un onu savaş için eğitmek üzere ayarladığı sert, küstah şövalyeye karşı uyanan duygularından çok farklı bir şekilde, Annwyl onunla kendini güvende hisseder. Günlerini onu vahşi, kuvvetli bir arzuyla dolduran adamla dövüşerek, gecelerini ise bir köyü sadece nefesiyle yıkabilecek sihirli bir varlıkla geçirerek harcayan Annwyl, hayatın daha da garipleşemeyeceğinden emindir.

Ama yanılıyordur...

5 Ekim 2016 Çarşamba

Okudum Bitti - AGAPİ ÖLÜMSÜZ AŞK / SARAH JIO ~~

Selamlar Millet!

Görüşmeyeli nasılsınız bakalım? (:
Ben çokkk enteresanlı, çok gelgitli zamanlar geçirdim ama sonunda oturttum her şeyi düzene. ;)

Bazılarının bildiği üzere yakın bir tarihte ilk kitabım HAVİN raflardaki yerini alacak! Dolayısıyla kendisinin düzenlenmesi ile pek bi' meşgulüm son zamanlarda.
Onun dışında da fırsat buldukça okumaya ve gezmeye devam ediyorum elbette. Yakın bir zamanda tatil yazımı da yayınlayacağım inşallah! :) Ama şimdi sırada önceki yazımda anlattığım, #YasamaAcilanPenceredirKitap etkiliğinde hediye edilmiş olan kitaplardan birinin yorumu var :)

Şafak ablamın yaptığı kurabiyelerimi bu defa unutmadım :)

Her zaman olduğu gibi önce tanıtım bülteni;

İlk görüşte âşık olabilirsiniz. Fiziksel bir çekime kapılarak âşık olabilirsiniz. Tutku ve ihtiras dolu bir serüvene çıkabilirsiniz. Paylaşımlarınız üzerinden aşka tutunabilirsiniz. Hiçbir bağlayıcılığı olmayacak şekilde de aşkı tanımlayabilirsiniz. Peki gelecek planlarınızla uyumlu bir aşka ne dersiniz? Ya da belki ölümsüz aşkı bulursunuz. Aşkın altıncı hali agapiyi...
Onu "o" olduğu için seversiniz ve asla vazgeçmezsiniz.

EROS: Hem fiziksel hem duygusal aşk. Aşkın bu türü tutkuyla doludur.
LUDUS: Bir oyun gibi oynanan aşk. Aşkın bu türünün en önemli parçası eğlencedir. Çiftler, bir araya gelmekten, karşısındakini etkileyip cezbetmekten hoşlanır. Ancak uzun süreli bağlılık sözü yoktur.
STORGE: Arkadaşlıktan doğan ve desteğe dayanan aşk. Güven dolu ve bağlılık gerektiren bir aşktır.
MANIA: Saplantılı aşktır. Duygusal iniş çıkışlar, kıskançlıklar hâkimdir.
PRAGMA: Kalbin değil aklın kontrol ettiği aşktır. Çiftler seveceği kişiyi mantığıyla seçer, kendisiyle benzer ilgi alanları, ortak değerleri olan birini arar.
AGAPİ: Özverili, fedakâr, koşulsuz, bencil olmayan aşktır. Kişi kendini sevdiğine adar, karşılığında hiçbir şey beklemeden verir. Onu 'o' olduğu için sever.

7 Eylül 2016 Çarşamba

Yaşama Açılan Penceredir Kitap Etkinliği'nin Detayları ~~

Selamlar Millet!

Yine uzunnn bir ara verdim, bir sürü taslak oluşturdum ama yayınlayamadım... Tembellik hat safhada! Amaaaa biliyorum ki sizler hala benimlesiniz <3

Geçtiğimiz cumartesi günü çok canım Şafak ablamın daveti üzere Yaşama Açılan Penceredir Kitap Etkinliği'ne katıldım ve inanılmaz güzel bir gün geçirdim. Bir sürü dünya şekeri insanla tanıştım, çok güzel kitaplarım oldu ve daha bir sürü şey... Hepsini sırayla anlatacağımmmm ama önce katılımcı listemiz gelsin :)

Yönetim Kadrosu:
Şafak Karadeniz, Yasemin Kokulu Bir Hayat ve Elmas Koçan'tı. Bu üç kadın da gerçekten dünya tatlısı, pek bi'misafirperver <3  ❤❤❤


Oyuncular:
Damla Cerrah, Ayça Demir, Serhat Ocak, Esra Nazenin Özdemir, Aslı Yılmaz (yani ben), Nuran Açar Yurtbaşı, Zennure Kübra Öncül (Umarım kimsecikleri unutmamışımdır :))


5 Temmuz 2016 Salı

Okudum Bitti: Kan ve Aşk / Işıl'ca ~~

Selamlar canlarım!

Öncelikle herkese musmutlu bir bayram dilerim. 🙏🙏❤❤

Önceki yazımda Işıl Hanım'a ait yayınlanan dört kitabın tanıtımını yapmıştım. Şimdi de sırada son kitabı KAN ve AŞK var.

Her zaman olduğu yine ilk olarak Tanıtım Bültenini paylaşıyorum;

Hiçbir Aşk kanla yazılamaz

İntikam ateşinin AŞK'a dönüşme savaşı

Yıl 1760…
Kelimelerin sustuğu, kılıçların konuştuğu yedi yıl savaşları tüm acımasızlığıyla devam ederken AŞK intikam ateşinde doğacaktı…

Bir Leydi;
Hoyrat bir nehir, ateşten doğan keskin bir kılıç, yayından fırlamış bir ok, ne aşka boyun eğer ne de kanla yazılacak bir kadere…

Bir Lord;
Öfkeyle kaynayan bir okyanus, fırtınalarla bilenmiş bir hançer, ne sınırlara boyun eğer ne de aşktan örülmüş zincirlere… Nehir ve okyanus, savaş ve barış, tutku ve nefret…

1 Temmuz 2016 Cuma

Işıl'ca Kitaplar Okuma Etkinliği ~~

Selamlar Millet!

Ben geldim! Görüşmeyeli nasılsınız önce bir onu sorayım... :)

Yepyeni bir okuma etkinliği ile karşınızdayım. Bookstagram hesabımı takip edenler bilirler zaten. Esra Nazenin Özdemir, Buse Güler ve Uğur Böceğinin Kitaplığı (Seda Tıraş) ile bir okuma etkinliği düzenledik. Pazartesi günü Instagram hesaplarımız üzerinden de çekiliş başlattık. Katılmak isteyenler koşsunlar bakalım, oraya :)

Ben bugün sizlere Işıl Hanım'a ait kitaplar hakkında genel bilgi vereceğim, Allah nasip ederse birkaç gün içerisinde de son kitap, KAN ve AŞK, hakkındaki yorumumu paylaşacağım! :)


17 Haziran 2016 Cuma

Hikayem: Karanlık Ruhlar - Bölüm 3: Kalbin Sırları ~~

Selamlar Millet!!

Yeni bölüm ile karşınızdayım! (:
İlk bölümü okumayanlar için Tık Tık ^^
İkinci bölümü okumayanlar için Tık Tık ^^
Keyifli okumalar!

***

3. Bölüm: Kalbin Sırları ~~

Dört bir yanı koyu renk camla kaplı şirket binasının yine camla kaplı devasa kapısından içeri girip asansöre doğru ilerledi Azad, dik duruşundan zerre ödün vermeyerek. Her tarafı şeffaf camla kaplı asansörden içeri girip Ateş Bey'in de yanına gelmesini bekledikten sonra otuz ikinci katı gösteren düğmeye bastı. Asansör hızla gidecekleri kata doğru ilerlerken ellerini koyu renk ceketinin iki yanından pantolonun ceplerinin içine sokmuş, duruşunu sanki mümkünmüş gibi daha da dikleştirmişti. İçeri adımlarını attıkları andan itibaren izlendiklerinin pek tabi ki farkındaydı. O yüzden ağzından tek kelime çıkmadığı ve içinde bulundukları asansörü ölüm sessizliğine bürüdüğü gibi, gözleri de ölüm soğuğuna bürünmüştü. Hafifçe kısılmış, buz mavisi gözlerini diktiği asansör kapısı, bir canlı olsaydı o gözlerdeki sertlik ve soğukluk karşısında yıkılması işten değildi...

Her ne kadar arabadayken espriler yapıp ortamı yumuşatmaya çalışsa da Ateş Bey de en az Azad kadar ciddi ve sertti, o an. Sevdiği insanlar çevresindeyken yeryüzündeki en babacan insan olsa da savaş meydanına adım attığı an çelik bir zırh gibi kuşanırdı ciddiyetini. Ve şu anda bulunduğu yer, ruhunun en büyük savaşını vereceği adamları da içinde barındırıyordu. Bu farkındalık ile koyu lacivert, kumaş pantolonun ceplerine koyduğu ellerini yumruk yapmış, koyu kahve gözleri sanki mümkünmüş gibi daha da kararmıştı. Ağzının içindeki dişler biraz daha sıksa dayanamayıp parçalanacaktı! Yanındaki, kendisinden en az beş santim daha uzun olan adamın uyarır tondaki nefes alışı ile özgürlüğünü geri verdi parmaklarına. Burnundan aldığı nefesinin dudaklarının arasından salınmasına izin verirken tüm dikkati yeniden Azad'a yönelmişti. Evet, Ateş Bey de alışılmışın dışında birçok Türk erkeğinden daha uzun bir boya, yaşıtlarının aksine çok fit bir yapıya sahipti. Şakaklarının üzerine dökülen koyu kahve saçlarının arasındaki grilikler ve gözlerinin çevresinde yer edinen derin kırışıklıklar olmasa değme delikanlılara taş çıkarırdı. Duruşu dik ve kendinden emindi her daim.

Azad'ın da yıllar içerisinde kendisini örnek alması hatta birçok konuda kendisinden daha da profesyonel ve başarılı olması bir yanını mutluluğun sarmasına sebep olsa da genç adamın işi abartarak, sevdiği insanlara karşı da taviz vermez o sert tutumunu sergilemesi diğer bir yanını hüzünlendiriyordu. Sevmeye, sevilmeye ihtiyacı vardı ama bu konuda elinden bir şey gelmiyordu. Sahip olduğu her şeyi ona verebilirdi hatta Azad'ın bundan haberi olmasa da vermişti. Yıllar önce vasiyetini yazmış, sahip olduğu her şeyi, sahip olduğu tek insana bırakmıştı. Yıllarca sevdiği kadının ve cennet kokulusunun yası kavururken ruhunu, Azad kurtuluşu olmuştu, acının en gaddar zindanlarında çürüyen benliğinin. Cennet kokulusu ait olduğu yere göçerken, kendi mavilerine eş mavileri barındıran başka bir kuzuyu göndermişti ona. O da kendi evladından ayırmamış, bir gün onun da kendisi kadar benimsemesini beklemişti. Yıllar içerisinde bir kez olsun kendisine baba desin diye beklemiş, elinden gelen her şeyi yapmıştı ama ne olursa olsun Azad, kendisine asla Ateş Beyden başka bir hitap kullanmamıştı. Şimdilerde bir de diline dolanan bir ihtiyar lafı vardı ya onu da ne kadar yeterli bulmasa da samimiyetini sakladığı bir kelime olduğunu düşünerek kendini avutuyordu. Kendi evladı yerine koyduğu bu yüreği yaralı delikanlının mutlu olmasını, ruhunun sevgi ile kuşanmasını diliyordu, her nefesinde. Ancak bu kadardı işte yapabilecekleri, maddi imkânlar elde edilmesi ve paylaşılması kolay olandı ama genç adamın yüreği çelik zırhlarla sarılmışken orada zorla bir sevginin yeşermesini sağlayamazdı...

Her iki adam, asansörde bir an göz göze geldiler. Sert ve taviz vermez duruşlarında tek bir anlık bile bir yumuşama olmadı. Her zaman olduğu gibi önce birbirlerine gösterdiler birlikte nasıl da güçlü olduklarını ama bu defa ikisi de daha erken kaçırmıştı gözlerini...

Dillerindeki bahane; katılacakları ihalenin, maddi olarak zerre umurlarında olmasa da istedikleri prestiji elde etmeleri için çok önemli olduğuydu ya aslında her iki adam da kendi içinde bambaşka sebepler taşıyordu. Yıllardır aldıkları nefesleri bile birbirinden saklamayan bu iki adam, ilk defa tamamen dürüst davranmamış, ihaleye bu kadar önem veriyor olmalarının asıl sebebini kendi içlerinde saklamışlardı. Ateş Bey, vasiyeti ile ilgili gerçeği de saklıyordu elbette Azad'dan. Çünkü biliyordu asla kabul etmezdi genç adam. Ama eğer planlarını gerçekleştirir de ruhundaki kara lekeden arınırsa ondan sonra daha fazla katlanmayacaktı lanet ettiği bu dünyaya, üstelik kuzusuna kavuşmasının vakti gelmişti de geçiyordu. Ondan sebepti ya checkup sonuçlarını saklayıp ihale için daha da fazla çalışması, her şeyi daha da hızlandırması...

Otuzuncu kata ulaştıklarını gösterirken led ekran derin bir nefes alan iki adamın da yüreğinde tek bir duygu kaynıyordu o anda. Biri tüm geçmişinin intikamı ile yanıyordu, diğeri hem geçmişinin hem de geleceğinin...

Otuz ikinci kata ulaştıklarını belirten minik uyarının ardından açılan asansör kapısından önce Ateş Bey sonra da Azad çıktı. Şirkete giriş yaptıkları an geldiklerini haber alan şirket sahibi, onları karşılaması için inanılmaz güzel bir kız göndermişti, her zaman olduğu gibi...

Genç kız, yüzünde profesyonel bir tebessümle Ateş Bey'e yaklaşıp büyük bir özenle selamladı adamı. Sağ tarafına dönüp kendisine çevrilen buz mavisi gözlerle karşılaştığı an ise bir anlık bir duraklama yaşamış, bedeninin aynı anda kutupların zirvesinde donarken cehennem ateşlerinde kavrulduğunu hissetmişti... Bir anlık bir afallamanın ardından profesyonel duruşunu yeniden kuşanmış ve kendini toparlayıp Azad'ı da selamlayarak toplantı odasına doğru kılavuzluk etmişti onlara.

Önünde adeta salınarak yürüyen kıza bakarken istemsizce kıvrıldı dudağının bir kenarı. Kızın orantılı ve düzgün bir vücudu olduğu inkâr edilemeyecek bir gerçekti. Ve genç kızın bunu sergilemekten hiç çekinmediği giydiği süper mini siyah eteği, kendisine en az iki beden küçükmüş gibi duran bembeyaz gömleği ve onun altına giydiği beyaz dantelli sutyeninden bariz bir şekilde anlaşılıyordu. Başka bir erkeğin kesinlikle ilgisini çekebilir hatta toplantı sonrası vaktini onunla geçirmesini sağlayabilirdi ama Azad, yıllar içerisinde o kadar çok karşı karşıya kalmıştı ki böyle şeylerle, artık yalnızca gülüp geçiyordu.

Özellikle genç ve biraz da yakışıklı iseniz, rakiplerinizin de sizinle çalışmak isteyenlerin de en büyük kozları olurdu şehvet düşkünü olmanız. Elde edilebilmeniz için tek gecelik de olsa yatağınızı ısıtacak bir kadının ayarlanması yeterli olurdu ya Azad asla istediklerini vermemişti onlara. Vermeyecekti de! O yüzden insanların bu anlamsız çabaları ilk zamanlar her ne kadar canını sıkmış olsa da bir süre sonra umursamayı bırakmıştı. Kendi kazdıkları kuyuların üzerlerinin örtülmesine izin verse de içlerinin doldurulmasına izin vermiyordu ki günü gelince hepsini kendi kazdıkları kuyulara tek tek göme bilsin!

Toplantı odasından içeri girdikleri an yine o karşı konulmaz, sert ve kendinden emin iş adamı maskesini takmıştı, her iki adam. Kendilerini karşılamak için ayağa kalkan herkes ile Ateş Bey tek tek tokalaşırken Azad, gözlerinin içine bakıp adlarını söylemekten çekinmedi. Ateş Bey de dâhil olmak üzere herkes onun bu özelliğine hem şaşırıyor hem de hayranlık duyuyordu. Çünkü daha tanıştırılırken insanların adlarını kendisi söylüyor, karşısındaki insana hâkimiyetin kimin elinde olduğunu adeta gözleriyle haykırıyordu.

Onun bu özelliğinden habersiz Savaş, kendisine uzatılan eli sıkarken tam adını söyleyecekti ki o güçlü eller kendi elini sıkıca kavrayıp "Savaş Bey," diyerek gözlerine kilitlenince kalakaldı. Bir süre adamın gözlerinin içine bakmaya devam etti Azad. İçinden taşan nefret, tüm benliğini sararken karşısında yavşakça sırıtan, koca göbekli herifi bulundukları katın camlarından birinden sarkıtmak ya da ona her şeyi itiraf ettirene kadar izlediği tüm o vahşet dolu filmlerdeki işkenceleri uygulamak arasında gidip geliyordu, ruhu. Ama yalnızca gözlerinin arasındaki bağı hiç koparmadan biraz daha sıktı elinin içinde ufacık kalan, kana ve pisliğe bulanmış, kırmızı ve siyahın en boktan tonlarını barındıran eli.

Kendisine ukalalık ve kendini beğenmişlik ile bakan gözlerde görmekten haz aldığı bir korku yer edinince adamın gözlerinde, saniyelik bir sürede sol yanına doğru kıvrıldı dudakları, alayla. O kadar kısa sürmüştü ki bu eylem gerçekliği anlaşılmıyordu bile ve o, elini geri çekerken karşısındaki insan içindeki bilinmezlikle daha da korkuyor, panik ve öfkeyle sarmalanıyordu. İnsanların yaşadığı psikolojik sarsıntıları algılamak çocuk oyuncağıydı Azad için ve karşısındaki adamın öfkeden deliye dönmesi, etrafa saldırmaya başlaması için her şeyi yapmaya hazırdı. Öfke, kontrol kaybı demekti. Kontrol kaybı, hata yapmak ve hata yapmak, ölüm fermanını imzalamak demekti. Savaş, o fermanı yıllar önce imzalamıştı ya yine de her şeyden emin olmadan adım atmak Azad'ın yapacağı bir şey değildi. Her ne olursa olsun düşüncesizce hareket edemez, duygularının benliğine hükmetmesine izin vermezdi.


Kendisi için ayrılan sandalyeye oturmadan hemen önce ceketinin ilikli olan düğmesini açıp sanki mümkünmüş gibi daha da büyüdü! Koca sandalye, onun oturuşu ile kaybolmuş, herkesin dikkati genç adama dönmüştü. Bir kez daha! Ve o, alışık olduğu bu farkındalıkla ruhunu beslemiş, gücün varlığını damarlarında akan kandan tüm benliğine ilan etmişti. O, Azad Ayder'di. Yıllarca içindeki intikam ateşi ile yanan ve bir daha asla yanmayacağına yemin eden, gücün ve öfkenin beden bulmuş hali!



***
Not: Gözünüze çarpan herhangi bir hata ve / veya eksik konusunda yorum yapmaktan çekinmeyin, lütfen. Sizler açıkları söyleyin ki ben daha iyisini yapabileyim, dimi? :)

Okuyan herkese teşekkürler ~~

Sosyal medya:
Aslı Yılmaz'dan Hikayeler -MyReaL-
https://www.facebook.com/groups/1483907988572435/ (Bu grupta yalnız kadın okuyucular var:))
https://www.facebook.com/MyRealAsliYilmaz/
https://instagram.com/myreal03/
https://twitter.com/MyReaLAsli
https://www.wattpad.com/user/MyReaL
https://ask.fm/MyReaL03

Kocaman Sevgilerimle,

10 Haziran 2016 Cuma

Hikayem: Karanlık Ruhlar - Bölüm 2: Sayılı Değil midir Nefeslerimiz?~~

Selamlar Millet!!

Yeni bölüm ile karşınızdayım! (:
İlk bölümü okumayanlar için Tık Tık ^^

Keyifli okumalar!

2. Bölüm: Sayılı Değil midir Nefeslerimiz?~~

Gözlerini açtığı an yeniden kapamayı diledi, derin bir iç çekişle. Geceleri, yorgunluk ve uykusuzluğa direnemeyen bedeni, uykuya yenik düşerken tek dileği oluyordu, doğacak günü görmemek, teslim olduğu karanlık tarafından sonsuza dek teslim alınmak... Ama her sabah çalan alarmın sesi, hala yaşadığının lanet bir kanıtıydı. Banyoya girip duşun altına attı kendini. Tanrının bir diğer laneti gibi olan şekil almaz, turuncu saçlarını şampuan demeye bin şahit isteyen bir sıvı ile yıkayıp duruladıktan sonra bir süre daha kaldı suyun altında. Ilık su, akıp giderken bedeninden sanki alıp götürecekmiş gibi hissettiriyordu, tüm yaralarını...

Üzerine geçirdiği üzeri pamukçuklanmış ve aşırı derecede yıpranmış bornozu ile koşarak ayrıldı banyodan. Minik odasına dönüp iki kapılı, bir kapısı eskimiş de olsa boydan boya aynayla kaplı olan, küçük dolabından siyah bir kot pantolon ile aynı renkte bir kazak çıkarıp yatağının üzerine attı. Hafif bir u dönüşü yaparak dolapla dip dibe duran komodinin çekmecesinden de siyah bir külot ve sutyen çıkardıktan sonra sıyrıldı üzerindeki bornozdan. Küçücük odada hareket ederken elinin kolunun herhangi bir şeye çarpmaması mucize gibi bir şeydi. Ve bu mucize çoğu zaman gerçekleşmediğinden, kolları ve bacakları küçük morluklarla doluydu.

İç çamaşırlarını giyip saçlarını gelişi güzel bir şekilde kuruttu eskimiş baş havlusuyla. Hala ıslak olan saçlarına aldırış etmeden pantolonunu ve kazağını da geçirdi üzerine. En son geçen kış aldığı kalın, içi havlulu çoraplarını geçirdi ayaklarına.

Kıyafetleri, hiçbir zaman umurunda olmamıştı. Ne giydiği, ne kadar süredir giydiği hep gereksiz bir teferruattı ona göre ama her mevsim buz kesen ayakları, çok büyük bir belaydı başına. Kışın, özellikle de kar yağdığı zamanlar, iki kalın çorabı üst üste giyse de amfiye gitmek için yürüdüğü o kısacık mesafede parmaklarına felç indiğini hissederdi.

Odadan ayrılmadan önce yatağının kenarında duran siyah sırt çantasını, son bir kez kontrol ettikten sonra şarj olması için prize taktığı ve yalnızca birkaç ay önce, yanında çalıştığı yaşlı kadının yoğun ısrarlarından sebep ikinci el telefonlar satan bir dükkândan aldığı telefonunu da cebine atıp kilitli olan kapıyı açarak dışarı çıktı. Kapıyı bu defa dışarıdan kilitleyip yurdun yemekhanesine doğru yol alırken bileğine taktığı siyah lastik toka ile saçlarını gelişi güzel bir şekilde topladı. Her ne kadar kalın olursa olsun aldığı hiçbir toka, saçlarını istediği ölçüde bir arada tutamıyor, her defasından sağından solundan saçlar çıkıyordu ve bu durum onu deliye döndürüyordu. Bıkkınlık ile dağılan saçlarını kulaklarının arkasına iterken yemekhaneye doğru giden yolda adımlarını daha da hızlandırdı.

Son üç yılını, bu eski, her tarafı dökülen, harabe gibi yurtta geçiriyordu ama daha kötülerini de görmüştü. Hatta belki de içlerinde en iyisi burasıydı. En azından kendine ait bir banyosu ve anahtarı vardı. Düşününce hiç de fena değildi...

3 Haziran 2016 Cuma

Hikayem: Karanlık Ruhlar - Bölüm 1: İlk Adım ~~

Selamlar Millet! (:

İişte ilk bölüm ile karşınızdayım. İnşallah bir aksilik olmazsa her hafta bir bölüm yayınlayacağım burada da :)

Keyifli okumalar!

1. Bölüm: İlk Adım ~~

Gözlerini açtığı an derin bir nefes çekti içine. Lanet olası karanlık yine rehin almıştı ruhunu. Yine kapkaranlık gökyüzüne uzanan alevlerin dumanı dolduruyordu ciğerlerini de kesiyordu soluklarını. Lanet etti bir kez daha. Yaşadıkları, yaşayamadıkları ve tüm kayıpları için lanet etti! Gözlerini kapatıp uyku denen o lanet şey benliğini ele geçirdiği her an yaşadığı kâbuslar için lanet etti. Uykuya direnemeyen benliğine lanet etti. Aldığı nefeslere lanet etti. O aşağılık herifi hala bulamadığı ve intikamını alamadığı için lanet etti. Hayata ve ona dair her şeye lanet etti!

Bir hışım girdiği banyoda, soğuk suyun altında, tenindeki terden kurtulurken başını duvarlardan birine yaslamış, nefeslerini düzene sokmaya çalışıyordu. Yıllardır her sabah aynı şeyi yaşamaktan bıkmıştı artık ama ne yaparsa yapsın geçmişin karanlığı peşini bırakmıyor, boynuna doladığı ilmeği daha da sıkıyordu. Her geçen gün daha fazla, daha fazla...

Yumruk yaptığı elini duvara geçirirken kaçıncı kere olduğunu bilmediği bir lanet ve küfür savruldu dudaklarının arasından. Soğuk duvarlara çarpıp kulaklarına dolan sesi, üzerine dökülen sudan daha soğuktu. Ruhunu, benliğini donduruyordu.

Musluğu kapatıp çıktı duşa kabinden. Neredeyse bir oda büyüklüğünde olan banyoda duşa kabinin hemen sağında duvarın tamamını kaplayan, beyaz bir dolap vardı. Dolaptan aldığı havlulardan birini beline sararken diğeri ile saçlarını kurulayarak ilerledi, tam karşısında duran aynaya doğru. Islak ayakları buz mavisi, su geçirmez parkelerle kaplı zeminde izler bırakıyordu. Aynanın karşısına geçtiği an yüzünü incelerken buldu kendini. Yıllar içerisinde ne çok değişmişti her sabah karşılaştığı yüzü. O, annesinin öpüp okşadığı tatlı çocuk değildi karşısındaki, şimdi kendine bile yabancıydı...

31 Mayıs 2016 Salı

Hikayem: Karanlık Ruhlar - Tanıtım ~~

Selamlar Millet! (:

Bilenler vardır elbet! Ben bir süredir Wattpad'de yazıyorum ama burada paylaşmıyorum. Düşündüm dedim ki yıllardır benimle olan canım blogumun nesi eksik? Niye orada paylaşıyorum da burada paylaşmıyorum?

Veee henüz yayınlamaya devam ettiğim hikayem Karanlık Ruhları blogumunda da yayınlamaya karar verdim! (:
Bu süreçte Wattpad üzerinden okuyup oyları ve yorumları ile destek olmak isteyenler için hikaye linki;
https://www.wattpad.com/story/56647691-~~karanl%C4%B1k-ruhlar~~


Tanıtım:

Biri karanlık bir gecede açmıştı gözlerini dünyaya, 
biri yaşadığı baharın en güzel gününün ardından tanışmıştı karanlıkla,
diğeri ise hep karanlıkla var olmuş, onunla çoğalmıştı.

Onlar, ruhları karanlıkla kavrulmuş üç yaralı ruh Aymira, Azad ve Barlas...

Karanlığın içinde yitip gitmek de önüne çıkan minik parıltıları toplayıp yolunu aydınlatmak da kendi elindeydi insanın.

Peki ya onlar? Kendi yıldızlarını yaratabilecek miydi?

Yoksa her biri karanlık kuytu bir köşede yitip gidecek miydi?  


Şimdiden keyifli okumalar! (:

Kocaman Sevgilerimle,

30 Mayıs 2016 Pazartesi

MyReaL Röportajda! - Zeynep Saraç ~~

Selamlar Millet!

Görüşmeyeli nasılsınız bakalım? :) Biliyorum dünden sonra beni çok özlediniz veee hepiniz heyecanla bu röportajı beklediniz. Eh ben sizi bekletir miyim, hiç? Hemencecik yayınlıyorum işte röportajı da.

Ama önce etkinlik planımız;
27 Mayıs: Ön Okuma - Esra Nazenin Özdemir
28 Mayıs: Okur Yorumları - Esra Nazenin Özdemir
29 Mayıs: Yorum - Bendeniz (:
30 Mayıs: Zeynep Saraç ile Röportaj - Bendeniz
31 Mayıs: Yorum - Esra Nazenin Özdemir
01 Haziran: Yorum ve Alıntılr - Uğur Böceğinin Kitaplığı


Veee karşınızda röportajımız :)

1. Standart bir giriş yapsak ve çok da özele girmeden sorsak: Zeynep Saraç kimdir? Hikâyelerini yazarken neler yaşamıştır? Bu konudaki gelecek planları ve hayalleri nelerdir? Şöyle kısacık kısacık, merak giderici minik cevaplar alsak mesela :)
Evli iki çocuğu ve eşi ile beraber Kuşadası'nda yaşayan, okumayı ve yazmayı çok seven bir anne diyelim çünkü çocuklar söz konusu olduğu zaman tüm roller, hobiler ve istekler ya geri planda kalıyor ya da bir süreliğine ertelenebiliyor. En azından benim için öyle.
Hikayelerimi yazarken gözlemlerimi ve empati duygumu ön plana çıkarmaya özen gösteriyorum. Gerisi bir şekilde kalemden dökülüyor zaten. Bu konuda gelecek planlarım yok akışına bırakmak diyelim. Tek hayalim kalemimin samimiyetini kaybetmemesi. Çünkü ben bir okur olarak okuduğum  kitaplarda en çok samimiyet duygusunun bana geçip geçmediğine dikkat ederim. Ben de okurlarımın kalbine giden yolun bu duygudan geçtiğine inanıyorum.

29 Mayıs 2016 Pazar

Okudum Bitti - CEYLAN / ZEYNEP SARAÇ ~~

Selamlar Millet!

Bu defa yeppp yeni bir şey ile karşınızdayım :)
Çok sevgili Esra Nazenin Özdemir ve  Uğur Böceğinin Kitaplığı ile Wattpad sayesinde tanıştığımız ve kalemini çok sevdiğimiz sevgili Zeynep Saraç'ın ikinci kitabı Ceylan için bir okuma etkinliği düzenlemeye karar verdik! Akabinde de gerekenleri yaptık! (:

Üstelik etkinlik sonrasında Instagram hesaplarımızdaki çekilişe katılan bir kişiye kitap hediye edilecek! (:
Buradan çekiliş için sponsor olan yayınevine bir kez daha teşekkür ediyorum. :)


18 Mayıs 2016 Çarşamba

Okudum Bitti - SİYAH DAMAR / TARRYN FISHER ~~

Selamlar Millet! (:

Yine ben geldimmmmmm. Vee yine son zamanlarda aşık olduğum hatun Tarryn Fisher ile geldim *-* Galiba bu durum bir süre daha böyle devam edecek. Çünkü kadın yazıyor arkadaş! :) 


Lafı çok uzatmadan tanıtım bültenine geçiyorum; 

Münzevi yazar Senna Richards otuz üçüncü yaş gününün sabahına uyandığında her şey değişmiştir. Kendisini elektrikli tel örgülerin ardındaki bir kafese tıkılmış ve karların ortasındaki bir eve kilitlenmiş olarak bulan Senna'nın, neden kaçırıldığını öğrenmek için kendisine bırakılan ipuçlarını takip etmekten başka şansı yoktur.
Özgürlüğünü geri istiyorsa, dönüp geçmişine bakmak zorundadır. Fakat geçmişi aslında hâlâ hayattadır... Ve onu kaçıran kişi de bulunacak gibi değildir. Kurtuluşu pamuk ipliğine bağlı olan Senna, kısa zaman içinde tüm bunların bir oyun olduğunun fark edecektir. Hem de çok tehlikeli bir oyun.
Ve sadece gerçek onu serbest bırakabilir.


Veee geldik benim yorumuma;

Tarryn'ın anlatımını ne kadar sevdiğimi, ne kadar benimsediğimi diğer sosyal medya hesaplarımı takip edenler beş bin kere duydular zaten. O yüzden daha fazla tekrar etmeyeceğim :P
Ama kadın gerçekten güzel yazıyor, ben n'apayım :) 

Senna, bir kadının hatta bir insanın yaşayabileceği en iğrenç şeyleri yaşıyor ne yazık ki. Terk ediliyor, tecavüze uğruyor, göğüs kanseri oluyor ve en son bir eve kapatılıyor!

Annesi tarafından çok küçük bir yaşta terk edildiği yetmiyormuş gibi yıllar sonra bir de sevdiği(ni sandığı) insan tarafından da terk ediliyor ve asıl ruh eşi karşısına çıktığında bilinç altının oynadığı oyunun farkına varamadan onu hayatından kovuyor. 
Sonra bir gün gözlerini buz gibi bir odada açıyor. O odaya nasıl geldiği, nerede olduğu, yalnız olup olmadığı tamamen meçhul... Olaylar da tam olarak o andan sonra başlıyor aslında. Geriye dönüşler, hikaye içinde yer alan başka hikayeler, akıl oyunları ve daha nicesi...

Bazı kişiler şimdiki zamanlı anlatımları sevmezler, bazıları da geri dönüşlerin çok fazla olduğu, takip edilmesi gereken çok fazla olayın olduğu kitapları. Açıkça söylemek gerekirse Grey'i okumaya çalıştığım zamanlarda ben de şimdiki zamanlı anlatımdan iğrenmiştim. Ama Tarryn nasıl yapıyorsa beni ele geçirebiliyor. Kitabı okurken adeta onunla bütünleşiyorum. Senna'nın hisleri, uyanışları, çırpınmaları hatta soğuktan donuyor olması. O satırları okurken iliklerime kadar o soğuğu hissettim diyebilirim. Onunla birlikte korktum. Onunla birlikte gerçeği fark ettim ve onunla birlikte ters köşe oldum. 
Evet, kitabın sonunda oyunu başlatan kişiyle ilgili çok fena ters köşe oldum, yalan yok! :)) Eminim bu konuda yalnız değilim. Olmamalıyım yane! :))

Aşağıya beni çok etkileyen birkaç alıntı bırakıyorum. Aslında çok daha fazlası var ama ben sadece birkaç tanesini paylaşacağım! :))
"Korku
Korku
Korku"

"Eğer bir tanrı olsaydı," dedim, " benden nefret ettiğini çok rahat bir şekilde söyleyebilirdim.  Çünkü hayatım kötü olayların bir özeti gibi. Hayatına ne kadar insan dahil edersen, o kadar kötülük dahil edersin."

"Hayatının aşkıyla, ruh eşin arasındaki fark ne?
Biri seçim, diğeri değil."

"İnsanlar başka birinin ağırlığını taşımak için yaratılmamışlardır. Daha kendimizi zor taşıyoruz."
"Belki de başka birisinin ağırlığını taşımak, kendi ağırlığımızı biraz olsun hafifletiyordur."

"...Söylemediğin her şeyi duydum. O kadar yüksek sesliydi ki görmezden gelemedim. Sessizliğin, Senna. Sessizliğin çok yüksek sesli."

"Bir sevdaya takılıp kalmak ise tamir etmesi gerçekten çok zor bir durumdu. Kanser gibi, diye düşündüm. Tam ondan kurtulduğunuzu düşündüğünüzde geri teper." 

"Güvende olan kimdi? Hiç kimse. Dünyada hiçbir zaman güvende olmayacağımızı garantileyen çok fazla kötü şey vardı." 

"İnsanlar yalan söyler. Sizi kullanır ve yalan söylerler. Ve bunları nasıl sadık olduklarını ve sizi asla terk etmeyeceklerini anlatırken yaparlar. Kimse böylesine bir söz veremez, çünkü hayat mevsimlerden ibarettir ve mevsimler değişir. Değişiklikten nefret ederdim. Değişikliğe güvenemezsiniz, güvenebileceğiniz tek şey değişimin gerçekleşeceği gerçekliğidir. Ama bu gerçekleşene kadar ve siz öğrenene kadar onların aptalca ve saçma sözlerine inanırsınız. İnanmayı seçersiniz, çünkü inanmaya ihtiyacınız vardır." 

"Bağlı hissettiğiniz ilk insan annenizdir. İki atardamar ve bir damardan oluşan bir kordonla bağlanırsınız. Sizinle kanını, sıcaklığını ve hayatını paylaşarak hayatta kalmanızı sağlar. Doğduğunuz zaman doktor o kordonu kestiğinde yeni bir şey şekillenir. Duygusal bağınız."

~~
"Sen benim gerçeğimsin, Isaac. Beni özgür kılan sensin. Hepimiz öleceğiz. Ama ilk ben öleceğim. Ve hayatımın en son saniyesinde aklımda sen olacaksın."
~~


Neyse efenim, kısacası Siyah Damar'ı da İlik'i sevdiğim kadar sevdim ve herkese tavsiye ederim. Puanım da tabi ki de 5! (:
Keyifli, huzurlu günler, mutluluk hep sizinle olsun! :*

Kocaman Sevgilerimle,


MyReal


13 Mayıs 2016 Cuma

Okudum Bitti - İLİK / TARRYN FISHER ~~

Selamlar Millet!

Yepyeni bir yazar ile karşınızdayım bu defa da! Tarryn Fisher ile yeni tanıştım. İlik'i okuduktan sonra da hemen elimdeki ikinci kitabı Siyah Damar'a geçtim. Bir sonraki yazımda da onunla ilgili yazacağım, inşallah yani :) Hafta sonu Kocaeli Fuarı'ndan da diğer kitaplarını almayı planlıyorum, bu güzide yazarcığın. Evet, evet kendisi favori yazarlarımdan oldu, çok net :))
Neyse efenim her zaman olduğu gibi önce tanıtım bültenini paylaşayım;

3 Mayıs 2016 Salı

Okudum Bitti - JODI ELLEN MALPAS / Bu Adam Serisi ~~

Selamlar Millet!

Evet, biliyorum siz de beni çok özlediniz. Burnunuzda tütüp durdum hep :) İşte tam da o sebepten bakınnn koştum, geldim!

Bu ara ne yazık ki kitapları okumaya başlama ama bir türlü finalini getirememe hastalığına kapılmış durumdayım. Amaaaa azmettim hafta sonu, aşağıda yorumunu okuyacağınız seriyi bitirdim! Yehhuu kocaman aferin o zaman bana :)

Neyse efenim daha fazla şımarmadan tanıtım bültenlerine ve yorumuma geçeyim;

22 Nisan 2016 Cuma

Kısa Bir Tatil - İzmir Fuarı ~~

Selamlar Millet!

Geçtiğimiz hafta hızlı bir İzmir fuarı ve Akçay gezisi yaptım, geldim! (:
Öncelikle fuar, bugüne kadar katıldıklarım arasında en güzeli, en eğlencelisiydi, belirtmek isterim yaneee! :)
Sanırım İzmir'in havasından ya da suyundan orada olan her şey daha bir güzel geliyor bana...

Fuardan önce uzun zamandır bir araya gelemeyen bizler kocaman bir kalabalık olduk yavaş yavaş...
Önce sevgili okurlarımdan -evet evet benim de bana özel okurlarım var artık! ayyy havamdan da geçilmez bak şimcik- Berna ile buluştuk. Yaklaşık 1 saat sonra da Gülçin geldi ve fuara yakın olduğundan Kahve Diyarı'nda oturduk. Herkesler gelene kadar güzel bir kahvaltı yaptık.
Sonra Nergis'im ve Işıl ablam da bize katıldı.
Sonra Sedef ablam, kızı Hanife ve iki tatlı okuru geldi.
En son Zeynep de gelince biz tam kadro giriştik dedikodulara.
Yayınevlerinden, kitaplara, hali hazırda yazılan hikayelerden, yeni yazılacak olanlara, eşlere, sevgililere, çocuklara, dinlere kadar konuşmadığımız bir halt kaldıysa kusur kalmıştır yani :))

Neyse efenim o gün mükemmeldi! Fuara girdiğim an "Aslı ablaaaaa" diye boynuma atlayan güzellikler ise çok başka bir şeydi! Böyle saf ve menfaatsiz, tertemiz sevilmek çok güzel be!

Hadi ben susayım da fotoğraflar konuşsun! (:

21 Nisan 2016 Perşembe

Okudum Bitti - ALİCAN SOFU / F TİPİ AŞK ~~

Selamlar Canlarım!

Geçen hafta yazamadım, bazı durumlardan sebep. Hal böyle olunca da hazır fırsat bulmuşken dün okuduğum ve çok etkilendiğim bir kitap hakkındaki görüşlerimi yazayım dedim.
Hem hasret giderelim hem de yorum beklememiş olsun dimi? :)


Her zaman olduğu gibi önce tanıtım bülteni;
İzmirli radyocu ve şair Alican Sofu'nun ikinci kitabı. Bir ilişki biter. Gölgesi kalır. Aşk artık tek kişilik bir tutsaklıktır. 

"Unutacağım…" 
"Unutmalıyım…"

8 Nisan 2016 Cuma

Okudum Bitti - MEVSİM / ZEYNEP IŞIKLAR ~~

Selamlar Millet!!

Vermiş olduğum sözü tutmuş olmanın haklı gururu ile işte geldim buradayım!!! (:

Evet efenim, bir önceki yazımda da bahsettiğim üzere Zeynep Işıklar'ın kitapları hakkındaki yorumlarıma devam ederken şimdi sıra Mevsim'de!

Her zaman olduğu gibi yineee tanıtım bülteni sizlerle;

4 Nisan 2016 Pazartesi

Karar Kimin - Tiyatro Akla Kara ~~

Selamlar!! (:

Bu defa farklı bir paylaşım ile karşınızdayım. Çok sevgili blogger dostlarımdan Şerife ablamın (Begendim Paylaştım) daveti ile dün çok güzel bir oyun izledim. Öncelikle oyun hakkındaki genel bilgileri paylaşacağım, sonra da kişisel düşüncelerimi.

Oyunun Konusu: Ken Harrison bir trafik kazası sonucu boyundan aşağısı felç olmuş bir heykeltıraştır. 6 ay hastanede geçen bir süreden sonra iyileşme umudu olmayan Ken hastaneden taburcu edilmek ister. Hastanenin başhekimi Dr.Emerson ise hastane dışında Ken’in yaşayamayacağını dile getirerek bu karara karşı çıkar. Bunun üzerine Ken bir avukat tutarak hastaneye karşı dava açar. Mahkemede yargıç her iki tarafı da dinledikten sonra kararı toplum jürisi koltuğunda oturmakta olan seyirciye sorar. Jüri’nin vereceği karara göre oyunun sonu ya Ken Harrison’ın kendi isteğiyle hastaneden çıkmasıyla ya da Dr. Emerson’ın onu zorla hastanede tutarak yaşamaya zorlamasıyla bitecektir.

Finale siz karar vereceksiniz ve belki de kararınızı ilk kez bu kadar sorgulayacaksınız…
Kendinizle yüzleşmeye hazır olun!

30 Mart 2016 Çarşamba

Okudum Bitti - BAL KÖPÜĞÜ / ZEYNEP IŞIKLAR

Selamlar Canlarım!

Yine çookkk önceden okuduğum ama tembelliğimden sıyrılıp yorumunu yazmadığım bir kitap ile karşınızdayım! (:
Eğer kısmet olursa sonraki iki yazım da aynı yazarın kitaplarına ait olacak! En kısa sürede yazmayı diliyorum tabiiii :))

Sevgili arkadaşım Zeynep Işıklar'ın ikinci kitabı Bal Köpüğü hakkındaki yorumuma geçmeden önce her zaman olduğu gibi tanıtım bültenini paylaşıyorum;


18 Mart 2016 Cuma

Okudum Bitti - Geçmişin Gölgesinde / Gülçin Özbek Kuyumcu ~~

Merhabalar benim canım cicim blog dostlarım!

Evet, hayırsız ben bir türlü buradaki yazma düzenimi oturtamadım. O yüzden ne deseniz haklısınız yani çok kızın bence mesela :))
Neyse ben elimden geldiğince bu durumu telafi edeceğim ve söz verdiğim üzere okuduğum kitaplar hakkındaki yorumlarımı her fırsatta yazacağım.

Bugün sizlerle çok canım arkadaşım Gülçin Özbek Kuyumcu'nun kitabı Geçmişin Gölgesinde hakkındaki yorumumu paylaşmak istedim. Aşırı geç kalmış bir yazı olduğunu da kabul ediyorum! :)

Her zaman olduğu gibi önce tanıtım yazısı;

17 Mart 2016 Perşembe

Çocuklara Abla/ Abi Olmaya Gidiyoruz #Biriyilikdesenyap

Çocuk severiz değil mi?
Ama kendi çocuğumuzu. Başkasının çocuğuna gelince hep uzaktan sevmeler söz konusu olur.
Bir kadın yüreği daha yumuşaktır çocuklara karşı. Çünkü iç güdüsel bir duygusu vardır kadının.
Erkek baba olmadan çocuğun anlamını anlayamayabilir.
Fakat bazı erkeklerde de her zaman bir çocuğa karşı şefkat vardır.
#biriyilikdesenyap

10 Mart 2016 Perşembe

Yabancı Misafirler ~~

Uzun zaman sonra Hello Guys! :)

Evet efenim bir süredir yabancı arkidişlerle olan buluşmalarımı yazmadığımı fark ettim veee dedim ki hadi hadi üşenme yaz üç beş satır :D

Geçenlerde İtalya'dan geldiği için İtalyan olduğunu varsaydığım çok sevgili Fransız Wendy'i ağırladım! :)
Açıkça söylemem gerekirse kendisi tanıştığım en İtalya aşığı Fransız :) Çoğunuzun öldüğü o Fransa'yı neredeyse hiç sevmiyor! Ona göre yaşanacak tek memleket İtalya! Eh hatun bence hiç de haksız değil ya neyse :D :D

Yaklaşık olarak 5 gün kaldı benimle ama benim iş dolayısıyla kendisiyle geçirebildiğim zamanlarım kısıtlıydı. Yine de çok eğlendiğimi inkar edemiciimm... İngilizce de olsa dedikodu yapmak çok eğlenceli arkadaş! Hele ki fal çevirmek mutlaka denemeniz gereken bişi bence :D

Neyse sözü fotoğraflara bırakayım :)

Ben işte bir kuru simide talim giderken bizim çocuklar annelerle birlik olup mis gibi sofralar kurmuşlar tabi!

26 Şubat 2016 Cuma

Okudum Bitti - TRENDEKİ KIZ / PAULA HAWKINS ~~

Selamlar! (:

Uzun zaman oldu görüşmeyeli. Ben hem sizi hem blogumu çok özledim ama gelin görün ki inanılmaz yoğun bir süreçten geçiyorum ve ne kadar istesem de yazacak vakit bulamıyorum, pek. :/
Ama bu sabah minicik de olsa bir boş vakit bulmuşken yazayım istedim! (:

Bir arkadaşımdan gelen güzel bir hediyeydi, bu kitap bana. Zaten en güzel hediye değil midir, kitaplar? Trendeki Kız'ı okuyalı çok oluyor, hatta yorumumu da aylarrr önce paylaştım sanıyordum ama sonra bir baktım taslak duruyor öylece! Evet, okuduğum kitapları en azından başlık olarak hemen not alıyorum ki hangisini yorumladım hangisini yorumlamadım anlayayım :))

Velhasıl yeni bir kitap yorumu ile karşınızdayım! (:

Her zaman olduğu gibi tanıtım bültenine aşağıdan ulaşabilirsiniz;

5 Şubat 2016 Cuma

Okudum Bitti - PSİKOPAT / SENA YAĞMUR YALÇIN ~~

Selamlar Canlarım! (:

Bir kitap yorumu ile daha karşınızdayım! Öyle planlıyorum ki her cuma bir kitap yorumu olacak blogta ama tabi aynı zamanda yaptığım son okumalar, yazdığım hikayeler ve işlerim olduğundan bazen aksaklıklar olabilir. Ama siz bana haftada bir kere uğrayın, tamam mı? :)

Wattpad'deyken okuma şansımın olmadığı ve açıkça söylemem gerekir ki adından dolayı yoğun bir ön yargımın bulunduğu bir kitaptı Psikopat ama itiraf ediyorum bu kadar ertelediğime ve ön yargılarıma kurban gittiğime inanılmaz pişmanım. Siz sakın öyle yapmayın! :)
Neyse her zaman olduğu gibi yine önce tanıtım bültenini paylaşıyorum. Sonra kendi yorumuma geçeceğim zaten.


25 Ocak 2016 Pazartesi

Okudum Bitti - BAŞKA DİLDE AŞK / MIA SHERIDAN ~~

Selamlar canlarım!
Güzel bir haftaya güzel bir aşk kitabı ile başlayalım dedim! Eh bence çok da iyi ettim :)
Sosyal medya hesaplarım üzerinden -özellikle instagram- bir kısmınızı bıktırmış bile olabilirim ama n'apim yahu çok sevdim bu kitabı ve sürekli bir alıntı paylaşmak istedim! :)
Her zaman olduğu gibi yine önce tanıtım bültenini paylaşacağım sonrasında da yorumum gelecek ama bu defa biraz farklı bir yorum yapacağım! (:


15 Ocak 2016 Cuma

10 Ocak 2016 Pazar

7 Ocak 2016 Perşembe

Çekiliş Sonucu ~~

Kazananların pazartesi gününe kadar adres bilgilerini özelden iletmesini rica edeceğim. Kendilerinden dönüş olmaması durumunda hak yedeklere geçecektir.
Sevgiler ~~


Yumurtadan Çıkan Japonikler! ~~

Selamlar Millet!!!!
2016 yılının ilkkk paylaşımı ile karşınızdayım! (:

Efenim ben ve pek bi'çatlak kuzencim cuma günü bir anda hadi İzmir'e arkadaşlarımızın yanına gidelim deyip düştük yollara! Uçak biletlerimizi ayarladık 23:20'ye. Sonra da aşağıda gördüğünüz sevimli zat-ı muhteremler ile tanıştık veee hava alanına gitme vakti gelene kadar birlikte takıldık! (: