27 Kasım 2017 Pazartesi

İstanbul Blogger Buluşması - Kahve Bahane -5 ~~

Selamlar Millet!!!

Birkaç hafta önce instagram hesabımda duyurmuştum bir de buradan paylaşayım ki görmemiş, duymamış kimsecikler kalmasın! (:

Bu pazar yani 3 Aralık'ta 13:00 'de Babil Cafe -Kadıköy- 'de buluşuyoruz. Duyanlar duymayanlara söylesin, herkesler koşa koşa gelsinn!!! (:




Görüşmek üzere,

Kocaman Sevgilerimle,

11 Kasım 2017 Cumartesi

Hikayem: Karanlık Ruhlar - Bölüm 4: Oyun Zamanı~~

Selamlar canlar!

Keyifli okumalar (:
İlk bölümü okumayanlar için Tık Tık ^^
İkinci bölümü okumayanlar için Tık Tık ^^
Üçüncü bölümü okumayanlar için Tık Tık ^^

***

4. Bölüm: Oyun Zamanı~~

Toplantı bitip de herkes yavaş yavaş ayrılırken odadan Savaş burnundan soluyordu. Bu iş, onun için çok önemliydi. Bu ihaleyi kaybetmesi demek yıllarca inşa etmek için savaştığı şirketi başta olmak üzere her şeyi kaybetmesi demekti. O şirketi ele geçirmek için yıllar içinde adeta boka batmış ve her türlü pisliğe bulaşmışken şimdi bir yeni yetmenin kendisini alt etmesine izin veremezdi!

Hırsla yerinden kalkarken kendisine korkuyla bakan asistanına öldürürcesine bir bakış atıp çantasını ve bilgisayarını toplaması emrini verdi. Toplantı odasının çıkış kapısına doğru yol almadan hemen önce son kez o buz mavisi gözlerle karşı karşıya gelirken gözlerinden ateşler saçıyordu ama hayatında ilk defa bakışları, karşısındaki adamda istediği etkiyi yaratmadığı gibi onun soğukluğu karşısında tükenip gidiyordu. Damarlarındaki kanda akan öfke neredeyse somut bir hal almıştı. Bir an daha düşünmeden terk etti toplantı odasını. Asansörde geçirdiği birkaç dakika öfkesini daha da harlamıştı. Şirketten çıkıp arabasına bindiği an telefonunu eline alıp en güvendiği adamını aradı.

“Bana hemen bugünkü toplantıya katılan ve işi elimden alan piç ve onun destekçisi olan herif hakkındaki her şeyi bulacaksın! Analarından çıktıkları andan itibaren aldıkları her nefesin bilgisini istiyorum. Hemen!” deyip kapattı telefonu. Onun görüşmeleri de böyleydi işte, insanlara karşı asla tolerans göstermezdi. Onun için çalışıyorsanız onun mallarıydınız. Sizi istediği zaman, istediği şekillerde kullanırdı. Nasıl olduğunuzu, isteyip istemediğinizi sormazdı. Eğer o istiyorsa sizin ne istediğiniz ne hissettiğinizin bir önemi yoktu.

Barlas, suratına kapatılan telefonla birlikte dişlerini sıkmış, telefonu neredeyse parçalayacak kadar yoğun bir kuvvet ile yumruk yaptığı elinde kıstırmıştı. Yıllardır bu adama karşı gösterdiği müsamaha dayanılır gibi değildi ama hayatı tam da boka sarmışken ve yaşaması yalnızca bir saniyelik bir karara bağlıyken ona hayatını bağışlayan kişiydi Savaş. O yüzdendi yıllardır yanında olup ona sadıkmış gibi davranması. Aslında istediği an alaşağı edebilirdi onu. Her şeyini elinden alabilirdi. Tüm adamlarını yıllar içerisinde kendi seçmiş, o, sıcacık ve güvenliği hat safhada olan şirketinde her hafta değiştirdiği fıstık gibi sekterleri ve asistanları ile gününü gün ederken kendisi İstanbul’daki her türlü pisliği öğrenmiş, birçok gücü eline geçirmişti. Ama umurunda değildi. Savaş’ın adını kullanmak, kendi adını kullanmaktan daha iyiydi. Gün gelip de işler istediği gibi gitmezse bok yoluna giden kendisi olmayacaktı. Bu düşünce ile yüzünde şeytani bir tebessüm belirirken yer altı dünyasının en iyi hackerlarından birini aradı. Tabi ki de yer altı dünyasının o öldürücü karanlığını ve kimi nasıl elinde tutması gerektiğini, hayatta kalmak için ne yapması gerektiğini avucunun içi gibi biliyordu. Tıpkı kimin ne işe yaradığını bildiği gibi…

Yalnızca birkaç saat sonra Ateş ve Azad’a dair tüm bilgiler, fotoğrafları ve birçok önemli belgenin fotokopisi ile birlikte masasında dururken geriye doğru yasladığı sandalyesinde oturmuş, viskisini yudumluyordu. O bilgileri Savaş’a henüz vermeyecekti. Adamın sinirden kudurması ve bilgiler için kendisini yeniden araması için bir süre daha beklemesi gerekiyordu. Savaş’ın kendisine muhtaç olması hayvansı bir tatmin yaşatıyordu ruhuna.

Yerinden kalkıp ofisindeki gizli bölmeye giderken sekreterini arayıp kendisine çıkmadan bir kahve getirmesini söyledi. Odanın içinde bulunan bu gizli bölmeyi, dikkat çekmemesi için bir giyim odası gibi dizayn ettirmişti. İçeri girildiği an birkaç farklı bölmeden oluşan bir kıyafet dolabı, aynalar ve küçük duş bölümü gözler önüne seriliyordu ama simsiyah dolap kapaklarından biri, ardında büyükçe bir yatak ve Barlas’ın zevklerine hizmet eden birkaç oyuncağı saklıyordu. Yeni bir oyun için inanılmaz derecede heyecanlıydı... Evet, Barlas’ın farklı bir oyun anlayışı vardı. Elbette o yaşlı moruk gencecik ve fıstık gibi sekreterleri becerirken kendisi kenara çekilip olanları izlemiyordu. Odasındaki gizli bölmeye girdikten sonra kendisini arayan ve odaya girdikten sonra bulamayarak gizli bölmeye giren meraklı kedileri kendisi de tatmin ediyor, onlara asla unutamayacakları anlar yaşatıyordu. Bu, Tanrı’nın ona verdiği bir güçtü ve o da bu gücü kullanmaktan asla çekinmiyordu. Kadınlar onun zevklerine hizmet etmek için varlardı. Aciz, meraklı ve zavallı yaratıklardı. Ruhunun ve bedeninin yaşadığı tatmin için olmasa varlıkları bile gereksizdi.

Üzerindeki ceketi ve gömleği çıkarttıktan sonra eli kemerine uzanmıştı ki içeri giren ve kendisine seslenen kızı duydu. Dudakları keyifle kıvrılırken telefonunu eline alıp kızın hareketlerini izledi. Elbette odasında gizli kameralar vardı ve her anını kendisi bizzat kontrol ediyordu. Bu konuda kimseye güvenemezdi!

Genç kız, üçüncü defa “Barlas Bey, kahvenizi getirdim efendim. İyi misiniz?” derken sinsice gülümsedi. Belli ki bu defa biraz daha uğraşması gerekecekti. Kenarda duran ceket askılığını bilinçli bir şekilde yere devirdi.

Gürültüyü duyan kız, yüzünde dehşet verici bir panik ifadesi ile “Barlas Bey iyi misiniz efendim? Güvenliği çağırmamı ister misiniz?” diye sorunca içinden lanet edip onu odadan defetti. Bu aptal kızı işe kimin aldığını bulup o geri zekalı ile birlikte işten kovacaktı! Öfkeyle dolaplardan birini açıp üzerine siyah bir tişört geçirip çıktı odadan. Kapısını kilitlemişti elbette! Her ne olursa olsun kendisi yokken kimsenin ona ait bir yere girmesine izin vermezdi. Kimin ne yapacağını bilemez, kimseye güvenemezdi.

Son zamanlarda sıklıkla ziyaret ettiği striptiz kulübüne doğru yol alırken, öfkesi hala dinmemişti. Günlerdir izlediği yeni dansçıyı gece yatağa atıp öfkesini onun üzerinde atmaya karar verdi. Striptizciler fahişe değil dansçıdır ayakları ona göre değildi. O sürtüğü yatağında istiyordu ve o, ne isterse o olurdu!

Arabasını valeye teslim edip kulüpten içeri girerken herkesin gözü genç adamın üzerindeydi. Uzun boyu, yapılı vücudu, elaya çalan gözleri, hafifçe alnının üzerine dökülen gür, siyah saçları ile gören herkesi kendine hayran bırakıyordu ama bu yalnızca bir kamuflajdı. Paketi içindekinden daha pahalı olan bir hediye gibiydi Barlas. Tüm o mükemmel görselliğine rağmen içi boş, beş para etmezdi.

Kendisine çevrilen bakışların da etkisi ile yüzündeki piç sırıtışı daha da genişleterek her daim oturduğu, sahnenin tam karşısındaki masasına kuruldu. Sahnedeki kızlara aç gözlerle bakan kalpazanlar ve onları baştan çıkarmak için her türlü hünerini hiç çekinmeden sergileyen, kendini onlara sunan kızlar, soluduğu hava ile birlikte ciğerlerine dolan sigara, şehvet ve alkol kokusu... Tüm bunlar tutkunu olduğu şeylerdi. Para için kendini ayakları altına seren ucuz fahişelerdi kadınlar. Hiçbir değeri olmayan zavallılar! Bu striptiz kulübü ise son zamanlarda önüne sürdüğü yepyeni fahişeleri ile bedenini ve karanlığını doyuruyordu. O, bu pisliklerle nefes alıp bunlarla yaşıyordu. Gözlerini açtığı ilk andan beri karanlık, efendisi olmak için elinden her şeyini almıştı. Tecavüze uğramış, günlerce aç kalmış, kendinden kat kat daha kalıplı şerefsizlerden hayvan gibi dayan yemişti. Ve daha o yıllarda acıyla inlediği her an hem karanlığa hem de tüm yer altına hükmetmeye yemin etmişti!

Gözlerini kapatıp kendisine uzatılan sigaradan derin bir nefes çekerken tamamlanmış hissediyordu kendini. En güçlü, en ilkel dürtüleri haz denizinde boğuluyordu, o anda. Sigarasından son nefesini çekip oturduğu yerden kalkarken mekan sahibi ile göz göze geldi. Hiçbir şey söylemeden adamın odasına doğru yol aldı. Peşinden gelen adamın bir şey söylemesine izin vermeden “Sahnedekini gönder bana,” dedi ve tam kapıyı açacakken kendisine itiraz etmeye niyetlenen adamın yüzüne bile bakmadan boğazına sarıldı. Sol eli hala kapı kolunun üzerindeydi ve dik duruşundan hiç ödün vermemişti. Adamı önüne çekip gözlerini gözlerine dikerken ölüm dolu bir fısıltıydı dudaklarından dökülen.
“Bana karşı koymanın ölüm fermanını okumak olduğunu bilmediğini söyle bana, hadi. O beş para etmez nefeslerini almaya devam etmene izin vermem için af dile benden.”
İşte o, tam olarak buydu. İnsanlara acı çektirmekten zevk alan, etrafa saçılan haykırışlardan haz duyan bir adam…

Saçlarının arasına yer yer beyazların karıştığı adam, nefes almaya zorlanarak, boğazını saran elden kurtulmak için debelenirken arkadan başka birinin sesi duyuldu. Nefes nefese peşi sıra dizdiği cümleler telaşının yansıması gibiydi...
“Barlas Bey, lütfen affedin efendim. Dansçı kızı getirdim. Odaya girmek için izninizi bekliyor.”

Barlas, kolunun altında amansızca çırpınan adamın yalnızca birkaç saniye sonra nefes alamaz hale geleceğini biliyordu ve arkasındaki adam elinden bu zevki aldığı için daha da sinirlenmişti ama o an için önemli değildi. Ne de olsa minik dansçı kızı onu bekliyordu. Adamı sağ tarafına doğru fırlatıp attıktan sonra kızın yüzüne bile bakmadan, incecik bileğini kavradı ve odadan içeri soktu peşi sıra. O an, yaşını olduğundan en az beş yaş daha büyük gösteren makyajı, bedeninin dörtte birini bile zorlukla örten kıyafetleri ve yüzündeki dehşet ifadesi ile yeryüzündeki en masum ve korunası insandı, genç kız. Ama onu koruyacak, zorla tıkıldığı odadaki iblisin ellerinden kurtaracak kimsesi yoktu.

Kızın yüzündeki her ifadeyi özenle izledi Barlas. Baş ve işaret parmaklarıyla çenesini kavrayıp gözlerinin arasındaki bağı kurmak için kızın başını geriye doğru itti. O gözlerde gördüğü korku ve endişe yeryüzündeki en büyük armağandı karanlık ruhuna. Ve hazla geriliyordu kocaman bedeninin her bir hücresi… Yüzünde şeytanı bir gülümsemeyle süzdü tüm bedenini, genç kızın. Hiç düşünmeden üzerindeki kumaş parçasını parçalayarak sıyırdı bedeninden.


İşte şimdi, oyun zamanıydı!

***
Not: Gözünüze çarpan herhangi bir hata ve / veya eksik konusunda yorum yapmaktan çekinmeyin, lütfen. Sizler açıkları söyleyin ki ben daha iyisini yapabileyim, dimi? :)

Okuyan herkese teşekkürler ~~

Sosyal medya:
Aslı Yılmaz'dan Hikayeler -MyReaL-
https://www.facebook.com/groups/1483907988572435/ (Bu grupta yalnız kadın okuyucular var:))
https://www.facebook.com/MyRealAsliYilmaz/
https://instagram.com/asliyilmazmyreal/
https://twitter.com/MyReaLAsli
https://www.wattpad.com/user/MyReaL
https://ask.fm/MyReaL03

Kocaman Sevgilerimle,

21 Eylül 2017 Perşembe

Okudum Bitti - EBEDİ YANSIMA Kehanet / ÖZGE ERKİN ~~

Selamlar Millet!

Uzun bir aradan sonra çok ama çok canım ablam Özge Erkin'in yeni kitabının yorumu ile karşınızdayım. :)

Aslında bir süredir birçok konuda yazmak istiyor hatta taslaklar da oluşturuyorum ancak bir türlü fırsat bulup da bilgisayar başına geçip düzenlemeleri yapamıyordum. Kısmet olursa bir sonraki yazımda uzun uzun anlatacağım neler yaptım, nerelerdeydim falan filan. Ama şimdi sırada ablişimin kitabına dair yorumum var! :)

TANITIM BÜLTENİ:
Zamanın başlangıcından beri ‘Aydınlık’ ve ‘Karanlık’ birbiriyle savaşmakta, ışığın muhafızları üstün özellikleri ve sonsuz yaşamlarıyla yüzlerce yıldır insanlar arasında dolaşmaktadırlar.


Kevin, baş muhafız olarak tek amacı aydınlığı korumaktır. Amacına engel olabilecek her şeyi bir kenara itmiştir; ruh eşini bile ama hiçbir şey planladığı gibi gitmez. Kevin’in ruh eşi bir melektir ve beklenmedik bir anda karşısına çıkar.


Aşkın ilk mührü kırılırken insanoğluğunun kaderini belirleyecek olan kehanet gün ışığına çıkmış ve ilk işaretini vermiştir. Bundan sonra her şey bir muhafızın kaderinde ve bir meleğin kanadında gizlidir.

Yayın Koordinatörü : Tuğçe Nida Sevin
Yayına Hazırlayan : Yeliz Kuşcu Kıyak
Editör : Duygu Esen Özel
Kapak Uygulama : Aslıhan Kopuz
Sayfa Sayısı : 344


BENİM YORUMUM;
Efenim Özge ablamın kalemine olan hayranlığımı artık hemen hemen hepiniz biliyorsunuz ancak bu defa okuduğum kitabı bambaşkaydı. Tabii üzerimdeki etkisi de... Fantastik okumaya çok çok geç başladığımı düşünsem de her şeyin bir zamanı vardır deyip kendimi avutuyorum.

Açıkçası okuduğum çok fazla fantastik olmadığı için bu konuda ahkam kesemem ama bir okur olarak diyebilirim ki Ebedi Yansıma'yı okurken inanılmaz keyif aldım. Bir solukta bitti. -keşke bitmeseydi- Özge ablamı çok seviyor olsam da Destan, Masum Koza ve diğer Wattpad hikayelerinden sonra Ebedi Yansıma'nın türünün fantastik olduğunu öğrenmek bir an duraklamama sebep olmuştu. Okuyabilecek miyim, sevecek miyim, acaba sıkılır mıyım vs vs bir sürü soru vardı aklımda. Ama ablam beni bir kez daha kalemine aşık etti.

Olay örgüsü, karakterler, güçlü kadınlar, aşk, dostluk, güven, sadakat fantastik türde bile olsa o kadar güzel harmanlanmış ve aktarılmış ki gerçekten hiç sıkılmadan, seve seve okudum. Serinin diğer kitaplarının çıkmasını ise dört gözle bekliyorum.

Olayları anlatıp spoiler vermek istemiyorum. O yüzden bu sefer böyle genel bir yorum yaptım. Umarım yazımı okuyup kitabı almaya karar veren herkes severek okur.

Puanım elbette 5 :)



Yeniden görüşünceye dek kendinize çok ama çok iyi bakın.

Kocaman Sevgilerimle,

MyReal

23 Mayıs 2017 Salı

Okudum Bitti - FIRSATÇI / TARRYN FISHER ~~

Selamlar Millet!

Görüşmeyeli nasılsınız bakalım? Ben yine sevdiğim bir yazarın kitabıyla karşınızdayım. :)


TANITIM BÜLTENİ;

Kalbini sadece bir kez verebilirsin; ondan sonraki her şey ilk aşkının peşinden gelir.

Her fırsattan istifade etmesiyle bilinen sivri dilli Olivia Kaspen, akılsızca çekip gitmesine izin verdiği eski erkek arkadaşı Caleb Drake ile şans eseri karşılaşınca kendisini ilk aşkıyla ikinci bir şans isterken bulur.

Caleb'ın hafızasını kaybettiğini öğrenen Olivia, onu geri kazanmak için ne kadar ileri gidebileceğine karar vermelidir. Ancak gerçek kimliğini ve kötü geçmişlerini gizli tutmaya çalışan Olivia'nın en büyük engeli Caleb'ın kurnaz yeni kız arkadaşı, Leah Smith'tir.
Böylece bu iki hırslı kadın arasında kendilerini hatırlamayan bir adamı elde etmek için girdikleri vahşi bir mücadele başlar. Ama çok geçmeden Olivia, bir zamanlar kendisinin olanı almak için savaşırken yalanlarının sonuçlarıyla yüzleşmek zorunda kalır.

Peki, aşk her şeyi affeder mi?
Sayfa Sayısı: 316
Baskı Yılı: 2016
Yayınevi: Aspendos Yayıncılık
Çevirmen: Meltem Türkmen
Yazar: Tarryn Fisher

Ve karşınızda BENİM YORUMUM;
Tarryn Fisher; gerçekten kalemini sevdiğim, özellikle daha önce okuduğum İlik ve Siyah Damar kitaplarındaki konularıyla takdirimi kazanan bir yazar. Onu okumayı çok seviyorum. Bu hayranlığımı bilmeyen kaldı mı, diyerek söze başlasam da bu sefer kitaba 5 yıldız veremedim. 🙈🙈 Nedeni, hikayenin fazla gerçekçi olup beni sinir etmesi midir, nedir bilemiyorum ama elim gitmedi 5 yıldıza...

Caleb, Leah ve Olivia... Üçü de bazı sahnelerde delirttiler beni, yanlarında olup ağızlarına iki tane patlatmak istedim, çok net. 😅
Üçü de inanılmaz büyük aptallıklar yaptı ve öyle tahmin ediyorum Tehlikeli Kızıl ve Hırsız'da da bu salaklıkları devam edecek. Ben, ne olursa olsun seviyorsan ve karşındaki insanın da seni sevdiğinden eminsen elinden gelen her şeyi yapmalısın, diye düşünenlerdenim. Belki de tam olarak bu sebepten; terk edişleri, ihanetleri, ayrılıkları, kavuşmaları, yalanları vs vs o kadar gerçekçiydi ki tüm bunları normal hayattaki insanlarda gördüğüm zaman da inanılmaz sinirlendiğim için üç karaktere de zaman zaman çok kızdım, zaman zaman çok üzüldüm...

Spoiler vermek istemiyorum ama kitapta çok güzel noktalar var; hiçbir şeyi gözden kaçırmadan okumanız ve noktaları birleştirmeniz gerekiyor bazı yerlerde...

Neyseee şimdi sırada Tehlikeli Kızıl var.
Okuyalım, görelim! 💃💃

Puanım: 4/5
Yeniden görüşünceye dek kendinize çok ama çok iyi bakın. Kalbinizden sevgi, elinizden kitaplar eksik olmasın!

Kocaman Sevgilerimle,

2 Nisan 2017 Pazar

İstanbul'lu Bloggerlar Bodrum'u Keşfe Çıkarsa! ~~

Selamlar Millet!!!
Uzuuunnnn zaman sonra gezip tozdum tarzında bir yazıyla geldim! Yehhhuuu. Biliyorum bazılarınız (örneğin; sevgili ruhsuz atmaca) gezi yazılarımı daha çok seviyor o yüzden bu yazı onlara ithaf olsun! (:
Efenim birçoğunuzun hafta sonu paylaşımlarından ötürü bildiği üzere eski İstanbul'lu şimdilerin Bodrum'lu bloggerı olan ben, blogger dostlarımdan Ali Çalışkan, Hamiyet Akan ve Sercan Çerikci'yi misafir ettim. Buraya geldiğimden beri gezip tozmaya pek vaktimin ve hevesimin olmadığı birçok yeri gezdik, cici insanlarla tanıştık ve daha neler neler! :)
Gezi yazılarımı fotoğraflarla süslemeyi severim, biliyorsunuz. O yüzden buyurunuz efenim, fotoğraflar konuşsun! :)
Hamişim ve ben ilk iki günü kız kıza dedikodularla geçirdik.
Cumartesi günü Ali ve Sercan da bize katılınca ekip tamamlandı! (:

9 Mart 2017 Perşembe

Okudum Bitti - ŞEYTAN'IN STAJYERİ / DONNA HOSIE ~~

Selamlar Millet!
Ay bu ara inanılmaz mutluyum! Neden? Çünkü bol bol kitap okuyabiliyorum! Eh tabi bir de bu okuduğum kitapların yorumlarını sizlerle paylaşabiliyorum, dolayısıyla blogumda sürekli paylaşım yapmış olurum. Ben mutlu olmayayım da kim olsun? :)

TANITIM BÜLTENİ;
Her şeytan Cehennem'den çıkmak ister. Peki ya gerçekten bir yol varsa?..

Zamansız ve pek de kahramanca olmayan ölümünden sonra, Mitchell Johnson kendini Cehennem'de Şeytan'ın stajyeri olarak oradan oraya koştururken bulur. Vakitsiz ölümünü bir an aklından çıkaramayan Mitchell'a, efsanelerde bahsedilen bir zaman makinesi tekrar dünyaya dönebilme şansı verir.

Bu planı gerçekleştirebilmek için, her ne kadar onları riske atmak istemese de, arkadaşlarına ihtiyaç duymaktadır. Her gencin kendi ölüm zamanlarına dönmek için farklı sebepleri vardır. İçlerinden biri Cehennem'in korkunç yaratıklarının dikkatini çektiğinde, kendilerini ölümcül bir çıkmazın içinde bulurlar. Düştükleri bu karanlıktan kaçış yolunu bulabilecekler midir?

YALSA
2015'in En İyi Kitaplar Listesinde

CYBILS
En İyi Gençlik Romanı Adayı

CBC
En Etkileyici Gençlik Kurgu Ödülü Adayı
"Mizahi bir anlatımın yanı sıra gerilimden hoşlananlar için muhteşem bir eğlence!"

Kirkus Reviews, Yılın Gençlik Kitabı Ödülü

"İlginç karakterler, durmak bilmeyen macera ve bir parça duygusallıkla harmanlanmış komedi, kara mizah arayan gençleri hayal kırıklığına uğratmayacak. Ölümden sonraki yaşama şöyle bir göz atmak, okuyucuları merak içinde bırakacak."
-School Library Journal-

"Ölümüne komedi ve ölümüne ciddiyet arasında gidip gelen bir hikâye… Hosie, paradoksları ve geçmişi değiştirmenin beklenmedik sonuçlarını zekice bir araya getirmiş. "
-Booklist-

"Elinizden bırakamayacaksınız. İnanılmaz sürükleyici bir hayal gücü, muhteşem karakterler, kara mizah serpintileri, akıcı bir hikâye, müthiş bir zaman yolculuğu…"
-Charlotte's Library-

Sayfa Sayısı: 352
Baskı Yılı: 2015
Yayınevi: Novella Dinamik
Çevirmen: Aslı Karadeniz
Yazar: Donna Hosie 

BENİM YORUMUM;
Yaaa çok eğlenceliydi, neden bitti ki???
Zaman zaman gerilsem de çoğunlukla keyif alarak okuduğum bir kitap oldu.
Serinin devamını okumak için de sabırsızlanıyorum -ki o zaman genişşş bir yorum yapacağım- ama ne yazık ki bir süre daha beklemem gerekecek...

Alfarin -aşkımmm bir Viking!-, Elinor, Medusa (Melissa) ve Mitchell (M.J.) henüz 18 yaşına gelememiş ve bir şekilde cehenneme düşmüş dört ölü...
Mitchel; Şeytanın Stajyeri, duymaması gereken bir şeyleri duyar ve eline zamanı kontrol etmesini sağlayan bir şey geçerse neler olur, tahmin edebiliyor musunuz?

İnanılmaz eğlenceli, tam bir gençlik hikayesi okumak isteyenlere tereddütsüz önerebilirim.

Benim puanım:5

Şimdiden keyifli okumalar!

Kocaman Sevgilerimle,

6 Mart 2017 Pazartesi

Okudum Bitti - DEVRİMİN KIZI / AMY ENGEL ~~

Selamlar Millet!

Söz verdiğim üzere bugün de Devrimin Kızı kitabının yorumu ile karşınızdayım! (:

TANITIM BÜLTENİ;
Ben Ivy Westfall. Kurucunun kızı. 

Nükleer bir savaş sonrası hayatta kalan az sayıdaki insandan biriydim. 16 yaşında kendimi bir güç savaşının ortasında buldum. Annemin katilinin oğluyla evlenmeye zorlandım. Görevim o kadar da zor değildi. Devrime öncülük edebilmem için kocamı öldürüp ailemin yönetimi ele geçirmesini sağlamalıydım, o kadar… 

Ben Ivy Westfall. Artık sistemin kurbanı değilim. Görevim artık eskisinden daha zor. İnandığım şeyler uğruna, her şeyimi kaybetme pahasına savaşacağım… 

İsmim Ivy Westfall. Ben Devrimin Kızı'yım. 

"Okurları kesinlikle tatmin edici bir son bekliyor. Engel harika bir iş çıkarmış!"
-Outlawpoet (Amazon top100 reviewer)-

"İlk kitaba yaraşır bir devam kitabı. Aksiyonu yüksek bir macera. Bastır Ivy!"
-Mary Brebner (Amazon Vine Reviewer)-

"Harika bir devam kitabı ve yazarın bir sonraki kitabının ne olacağını heyecanlı bekliyorum, çünkü kesinlikle okuyacağım!" 
-Bookworm (Amazon Vine Reviewer)-

"Kaldığı yerden devam eden hikâyede tempo bir an bile düşmüyor. Bu seriyi genç ve yetişkin, herkese kesinlikle öneriyorum."
-Melissa A. Palmer (Amazon Vine Reviewer)-

"Gerçekçilik ve dikkatle yaratılan detaylar bu romanı bir kitabın ötesine taşıyarak okuyanların keyif alacağı bir maceraya çeviriyor. Amy Engel sizi karmaşık bir dünyaya doğru bir yolculuğa çıkaran ve küçücük detayları dahi düşünerek sizi bu dünyanın içine, adeta içinde yaşıyormuşsunuz gibi çekmeyi başarabilen nadir yazarlardan birisi."
-BookWhisperer'dan Jax
Sayfa Sayısı: 264
Baskı Yılı: 2016
Yayınevi: Yabancı
Çevirmen: Merve Özcan
Yazar: Amy Engel

BENİM YORUMUM;
Ah ne de çabuk bitti!
İlk kitap için söylediğim gibi distopya olarak bakılınca eksikleri olabilir ama o nasıl güzel, nasıl umut dolu bir hikayedir yaa! :)

Bishop, sen nasıl canım bir karaktersin! Seni kavanoza koyup saklamalı!
Beni hiç yanıltmayan mükemmel bir karakterdi. En başından sonuna hep sevdim, onu. <3

Ivy, ilk kitabın sonunda neden böyle bir şey yaptın be kızım, diye delirsem de ikinci kitapta her şeyi toparlamayı başardı! Aferin sana kızım! :)

Ash ve Caleb, ilk kitapta olmayıp bu kitapta karşımıza çıkan çok sevilesi iki karakter daha!

Victoria, gizli kahraman! *-*

Serinin konusunu vs anlatmayacağım onu zaten arka kapak yazılarından ve kitapları okuduktan sonra anlayacaksınız ama sevgi... Her ne olursa olsun, dünya yerle bir olup yeniden inşa ediliyor olsa bile gerçekten var olan, mutluluğu ve başarıyı getiren o güzel duygu; sevgi...
Birçok hata yapıldı, kayıplar oldu ama bu kitap bana gerçekten sevmenin, sevginin ne demek olduğunu bir kez daha hatırlattı.

Çok severek, bir solukta okudum. Aylardır kitaplığımda beklettiğim için de çok pişman oldum...
Tavsiye ederim! (:

PUANIM: 4
Yeniden görüşünceye dek kendinize çokkkk ama çok iyi bakın!
Mutluluk sizinle olsun!

Kocaman Sevgilerimle,

5 Mart 2017 Pazar

Okudum Bitti - KURUCUNUN KIZI / AMY ENGEL ~~

Selamlar Millet!!

Amaannn nazar değmesin diyerek söze başlayayım. Zira bu ara paylaşımlarım git gide artıyor! Dilediğimce okuyabiliyorum o yüzden de çok mutluyummmmmm :)
Veeee yepyeni bir yorum ile karşınızdayım...

TANITIM BÜLTENİ;
Dehşet verici bir nükleer savaş sonrası Amerika Birleşik Devletleri büyük ölçüde yok edilmiş, sadece küçük bir grup hayatta kalmıştı. Geriye kalanları kimin yöneteceği konusunda Lattimer'lar ve Westfall'lar arasında çıkan savaşı Westfall ailesi kaybetmişti. Ve beş yıl sonra barış ve kontrol, her yıl yapılan bir törenle, kaybeden tarafın kızları ile kazanan tarafın erkeklerinin evlendirilmesiyle sağlanmaktaydı. 

Bu yıl benim sıram gelmişti. Benim adım Ivy Westfall ve görevim basitti: Başkan'ın oğlunu, müstakbel kocamı öldürmek ve Westfall ailesinin gücünü geri kazanmasını sağlamak. Ama görünen o ki, Bishop Lattimer ya çok yetenekli bir oyuncu ya da ailemin iddia ettiği gibi kalpsiz, zalim bir çocuk değil. Hatta beni bu dünyada gerçekten anlayan tek kişi bile olabilir. Ama kaderimden kaçmama imkân yok. Ben Westfall mirasını geri alacak kişiyim. Bishop ölmeli. Ve onu öldüren ben olmalıyım… 

"Bir oturuşta okudum. İ-NA-NIL-MAZ-DI! O nasıl bir sondu öyle?!" - Wendy HIggIns, Tatlı Şeytan ve 
-Tatlı Tehlike romanlarının yazarı-

"Etkileyici ve ince düşünülmüş bir dünya, merak uyandırıcı bir başlangıç, cesur bir kahraman." ?
- KIrkus RevIews-

"Güçlü karakterler, karmaşık ilişkiler, politik entrikalar ve ihanet, kitabı elinizden bırakmanıza engel olacak; daha fazlası için sabırsızlanacaksınız!" 
-School LIbrary Journal-

"Kurucunun Kızı'nda bir distopyada arayacağınız her şey var: tüyler ürpertici bir olay örgüsü, heyecan verici karakterler ve her kelimesi özenle yazılmış bir hikâye."
-InsIghtful MInds RevIews-

Sayfa Sayısı: 272
Baskı Yılı: 2016
Yayınevi: Yabancı
Çevirmen: Merve Özcan
Yazar: Amy Engel

BENİM YORUMUM;
Kitap dün akşamüstü bitti ben de hemen Devrimin Kızı'nı okumaya başladım. -Onun da yarısına kadar geldim, sanıyorum yarın da onun yorumu gelir- Açıkçası #KurucununKızı 'nın sonu beklediğimden çok farklıydı o yüzden hemen devam edip neler olduğunu öğrenmek istedim 😅😅

Bishop, kesinlikle -klasik olsa da- beklediğim gibi çıktı ki bu güzeldi. Eğer öyle olmasa valla çok üzüyordum! (:
Ama Ivy 'nin ablası ve babası hakkında hala şüphelerim var. İç sesim bana onlara güvenilmez, diyor ama ama emin de olamıyorum. Eh neler olup bittiğini okudukça göreceğim. :)  
                 
Genel olarak değerlendirecek olursam aslında standart bir kitaptı. Öyle çok çok zengin bir hayal gücünün ürünü gibi değil ama sıkıcı da değil, bir solukta bitiyor.
Aslına bakarsanız daha çok liseli gençlere hitap edebilecek bir kitap olduğunu düşünüyorum. Benzer şeyleri #Ada (Nil serisi) için de söylemiştim; 15-18 yaş aralığında çocuğunuz, kardeşiniz, kuzeniniz var ise hiç düşünmeden hediye edebilirsiniz bu kitapları. 😊😊      
             
Puanım: 4

Yeniden görüşünceye dek kendinize çok ama çok iyi bakın! Mutlu pazarlar!!

Kocaman Sevgilerimle;

2 Mart 2017 Perşembe

Okudum Bitti - TUTKU OYUNLARI / SYLVIA DAY ~~

Selamlar Millet!! (:

Bu sefer çok da ara vermeden yeniden karşınızdayım. Yehhuu! (:
Hazır başlamışken ve elimde okunacak birkaç tane daha varken Sylvia Day kitapları ile devam edeyim, dedim ve Tutku Oyunları'nı da bitirdim! (:


TANITIM BÜLTENİ:
Oyunlar her zaman masum olmayabilir. Ve işin içine tutku girince tüm kurallar değişir… Doyumsuz arzularıyla nam salmış ünlü korsan Christopher, hapisten çıkarak yeniden özgürlüğüne kavuşur. Ama bu özgürlüğün bir bedeli vardır: En az kendisi kadar zalim bir kadını baştan çıkarıp onu tutku dolu bir oyuna çekmesi gerekmektedir.

Masumiyetten çok uzak olan Leydi Maria, Christopher'ın daima bir adım önündedir. Yine de bu durum çekici bakışlardan, ateşli öpücüklerden ya da genç adamın cazibesinden zevk almadığı anlamına gelmemektedir. Asla duygularıyla hareket etmeyen Maria, hayatının aşkını bulup kendini ona teslim etmeyi aklının ucundan bile geçirmiyordur… Ta ki iki tarafın da birbirini kandırdığı bu tutku oyununa kadar.

"Day seksi entrikaları karakterler arasındaki kimyayla birleştirip oldukça duygusal, tutkulu bir roman ortaya çıkarmış."
-Booklist-

"Day merak uyandıran entrikalarla okurları heyecanlandırmakla kalmıyor, onları güçlü bir hikâyeyle sarmalayıp kendine tutsak ediyor."
-Romantic Times Book Reviews-
(Tanıtım Bülteninden)

Sayfa Sayısı: 352
Baskı Yılı: 2014
Yayınevi: Pegasus
Çevirmen: Müge Kocaman Özçelik
Yazar: Sylvia Day

Veee tabi ki karşınızda BENİM YORUMUM;
Yine ve yine bir Sylvia Day klasiği olarak bu kitap da süperdi! (:
Öncelikle şunu söylemeliyim ki bu kadın hem ilahı dilde anlatımı hem de karakter ağzından anlatımı cidden çok iyi yazıyor. Bir önceki kitap; Aşk & Esaret tamamen karakter ağzından bir anlatıma sahipken ve hiçbir eksiği yokken Tutku Oyunları tamamen ilahı bakışla yazılmış ve elbette bunun da hiçbir eksiği yok. Sanmıyorum bunu başarabilmek kolay olsun. O yüzden yazarı gerçekten tebrik etmek gerekiyor, bence. :)

Tutku Oyunları, içerisinde gerçekten entrikaların döndüğü, aşk, seks ve güven/güvensizliğin insanı nasıl da kapana kıstırabildiğini ve tabi ki aşkın ve dürüstlüğün gücünü yansıtan bir kitap olmuş. Acımasız korsan Christopher ve her iki kocasını öldürten belki de öldüren Kara Dul Maria! Bu iki insan bir araya gelirse neler olur, düşündükçe yüzümde garip bir tebessüm beliriyor. Neden çünkü kitabı okudum ve sonunda 'işte bu!' dedim. :)

Bu kitap da diğer Sylvia Day kitaplarında olduğu gibi çok fazla cinsel sahneler içeriyor, eğer okuyacaksanız ve bu konuda hassassanız bilginiz olsun.

Son olarak Pegasus Yayınları'na bir iltifat etmeden geçemeyeceğim. Zira Aşk & Esaret de Tutku Oyunları da gerçekten dil bilgisi konusunda çok iyiydi. Yalnızca 3-5 minik yazım yanlışı ile karşılaştım ki bu gayet normal geldi. Zira son zamanlarda birkaç kitabı sırf çeviri hatalarına, anlamsız cümlelere ve binlerce imla hatasına artık tahammül edemediğim için yarım bırakmak zorunda kaldığımı düşününce gerçekten çeviriyi yapan Müge Kocaman Özçelik'i de tebrik etmek isterim.

Puanım: Elbette 5! :)


Yeniden görüşünceye dek kendinize çok ama çok iyi bakın!

Kocaman Sevgilerimle,

26 Şubat 2017 Pazar

Okudum Bitti - AŞK ESARET / SYLVIA DAY ~~

Selamlar Millet!

Nasılsınız, neler yapıyorsunuz? Hala buralarda mısınız? :)
Ben sonunda şeytanın bacağını kırdım ve düzenli bir şekilde okumaya başladım ve bir yeni kitap yorumu ile karşınızdayım! (:
Her zaman olduğu gibi önce Tanıtım Bülteni;

Asla İş İle Aşkı Birbirine Karıştırmayın.
Asla Entrikayı Yatak Odanıza Taşımayın.

Jackson Rutledge'la sevgiliyken ikisini de yapmıştım. Beni uyarmadıklarını söyleyemem.

Ayrılığımızın üzerinden iki yıl geçtikten sonra döndü; hem de bağlamak için canımı dişime taktığım bir anlaşmanın ortasına dalarak. O çekip gittiğinden beri, New York'un en gözde işkadınlarından biri olan Lei Yeung'un rehberliğinde başarılı birkaç işe imza atmıştım. Ve artık bir zamanlar tanıdığı o kız değildim, oysa o hiç değişmemişti. Hayatlarımızın birbirine karıştığı son seferin aksine, şimdi neyle karşı karşıya olduğumun... ve dokunuşunun ne kadar bağımlılık yapabileceğinin farkındaydım. 

İhtişam, seks ve ayrıcalık üzerine kurduğu küçük dünyası Jax'in oyun sahasıydı ama bu kez oyunun kurallarını biliyordum. Acımasız iş dünyasında her zaman geçerli bir söz vardır: Düşmanınızı yakın, eski sevgililerinizi ise daha da yakın tutun...


"Hem Sylvia Day hayranları hem de bu kitap sayesinde onunla tanışan yeni okuyucular, heyecan verici hikâyesiyle Gia ile Jax arasındaki cinsel gerilime bayılacaklar. Day yine okuyucuda bağımlılık yapan bir çift yaratmış!"
-Romantic Times Book Reviews-

Sunday Times Bestseller * USA Today Bestseller
Publishers Weekly Bestseller * The Globe and Mail Bestseller

Sayfa Sayısı: 328
Baskı Yılı: 2016
Yayınevi: Pegasus
Çevirmen: İren Koni
Yazar: Sylvia Day

Veee karşınızda BENİM YORUMUM :)
Yine ve yine bir Sylvia klasiği! Yine muhteşem bir Day çifti; Jax ve Gia!

Gerçekten Gia da Jax de çok sevdiğim karakterlerdi. Açıkçası Jax ile ilgili endişem ve korkum kitabın sonuna kadar devam etti. Hep lanet olsun altından ne çıkacak bu adamın, kesin mahvedecek kızı, hayatını alt üst edecek, heh işte şimdi foyası ortaya çıkacak diye diye okudum. Ve sonundaaaa ne olduğunu tabi ki söylemeyeceğim. :)

Kurguyla ilgili; Gia ve Jax ilişkisi en ince ayrıntısına kadar anlatılıp sırlar bir bir ortaya seriliyor. Ancak Lei ve Ian n'aptı ben henüz net değilim. Hatta isterdim ki Sylvia onların hikayesini de yazsın! :) Çünkü onlar da sevdiğim karakterlerdi. Bir de Nico! Kısacık birkaç sahnesi olsa da o da sevdiğim bir karakter oldu. Onun da hikayesi yazılsa onu da okusak ama ne yazık ki biliyorum ki öyle bir şey olmayacak. O yüzden ben de onların hikayesini kendi hayal dünyamda kuruyorum! :)

Kitap; Aşk ve Esaret olarak iki ayrı bölümden oluşuyor, yazar "Aşk'ı" yazıp bitirmemiş aynı kitapta "Esaret" başlığı altında hikayenin devamını da yazmış, ama sona gelince keşke dedim daha da yazmış olsaydı :) Hiçbir şekilde sıkılmadan yalnızca 1 gün içerisinde okuyup bitirdim kitabı. Üstelik son zamanlarda okuyamama gibi bir sorunum olmasına rağmen! İşte buna Sylvia Day farkı diyorum ben. Herkese de tavsiye ederim.

Puanım: ELBETTE 5. Aksi mümkün mü? :)


Not: Bu kadın ne yazarsa yazsın güzel yazıyor, NET! (:
Not 2:Kitapta çok fazla cinsel sahne var. 😅

Yeniden görüşünceye dek kendinize çok ama çok iyi bakın. Kalbinizden sevgi, elinizden kitaplar eksik olmasın!

Kocaman Sevgilerimle,

17 Şubat 2017 Cuma

Okudum Bitti - GERÇEK HESAP BU! / NEJAT İŞLER ~~

Selamlar Millet!

Evet evet biliyorum yine uzunnnn bir zamandır yokum buralarda ve affınıza sığınıyorum!
Kahve Bahane buluşmamızın detaylarını bekleyenler olduğunu da biliyorum, fotoğrafları ayarlar ayarlamaz o yazımı da yayınlayacağım. Kendisi yaklaşık iki aydır taslaklarda bekliyor...
Ancak bu yazımda hem sizlere selam vermiş olayım, hem de güzel bir kitabı sizlerle paylaşmış olayım istedim! (:

TANITIM BÜLTENİ:
Söze gerek var mı?

“Kendi hikâyelerimizi anlatalım, gerçekleri
bizim gibi yaşayanları da anlatmak lazım.”

“Gerçekten istediğim şeyleri yapmak,
gerçekten istediğim yerde, gerçekten istediklerimle zamanımı değerlendirmek.
Tek isteğim ve halihazırda yaptığım şey bu.”

Söze gerek var.

Gerçek hesap bu!

Sayfa Sayısı: 184
Baskı Yılı: 2016
Yayınevi: Can Yayınları
Yazar: Nejat İşler

  BENİM YORUMUM;
Nejat İşler hayranı biri olarak kitabı okumaya başlarken çok fazla gelgitlerim olduğunu itiraf etmeliyim. Okuyacaklarım beni olumlu mu etkileyecek, olumsuz mu, bu kadar çok sevdiğim adamın kendi hakkında yazdıkları bana neler düşündürecek ve daha bir sürü soru vardı aklımda.
Yine de aldım, okudum ve iyi ki de okumuşum dedim! <3

Bir şekilde denk geldiğim, oradan buradan okuduğum anılarının yanı sıra yepyeni anılarını da okudum, duygularına, yaşadıklarına şahit oldum...
Her birini o kadar içten ve güzel bir şekilde anlatmış ki; kendimi çoğu zaman karşısında oturmuş sohbet ediyormuşum gibi hissettim. (Ah keşke gerçek olsa bu hayalim)

Özellikle ara ara verilen Nejat İşler'e ait o fotoğraflar ve minik sözler tek kelimeyle mükemmeldi! :)

Ancak Can Yayınları gibi büyük ve özel bir yayın evinden çıkan bir kitap için bence çok hata vardı. Özellikle son bölümlerde... Elbette bu durum kitabın güzelliğine gölge düşüremez ve hemen hemen her kitapta benzer hatalarla karşılaşıyoruz ama umarım karşılaşmadığımız günler çok yakındır. :)

Benim bu güzel kitaba puanım 5! (:


Not: Kitabı okumamın bu kadar uzun sürmesi tamamen benimle alakalı. Bir bölüm okuyup sonra başka kitaplara geçip sıkılınca yeniden bu kitaba geçtim. Anıları peş peşe okuyup bir anda bitirmek yerine uzatabileceğim kadar uzattım. Sohbet etmek istediğim her an elime... Hal böyle olunca da bitirmem biraz uzun sürdü :)

Yeniden görüşünceye dek kendinize çok ama çok iyi bakın.
Kalbinizden sevgi, elinizden kitaplar eksik olmasın!

Kocaman Sevgilerimle,