MyReaL

Selamlar canlarım! (:

Yılın kapanışını peki bi' kıymetli o bi' kadar inat ve karamsar, sevgili Ruhsuz Atmaca'nın mimimsi paylaşımıyla yapıyoruz! :)

Mimin adı NASIL BİLİRDİN?

Sevgili Ruhsuz Atmaca bir iki kelime ya da minik cümlelerle takip ettiği bloggerları, biraz da mizah katarak tanımlamış. Haydi bakalım benden neler çıkacak! :)

*Deeptone; O benim blogger meleğim! Bloggerları tanıştırmak, yeni güzel blogları, çekilişleri duyurmak konusunda bir numara. Tabi bir de deep'in hayal dünyası var!
*Ali Çalışkan; Şair adamımız o bizim!
*Sonsuz; Sanırım blog aleminde en merak ettiğim depresif adam! Bir de Teoman sever!
*Beğendim Paylaştım - Şerife; Daha çok tanıtım, reklam vb yapan bir prenses kendileri, severim çok!
*birgaripSeyma; Üniversiteli kuzum o benim!
*Özlem Nam-ı diğer Anarşist; Kendileri pisiciğimizdir!
*Ahu Kader; Alamanyalardan ablişimiz!
*Maviye İz Süren; Kitapların kadını!
*Hamiyet Akan; Şiirlerin kadını! -Çok canım olur kendileri- <3
*Şafak Karadeniz; Bloggerlar paylaşıyor'un kurucusu!
*Fatma Doğan; Tatlı bir blogger anne!
*İlknur Akpınar; İstanbul aşığı, şair, fotoğrafçı!
*Safran Sarı; Blogumun ağzı bozuk çocuğu! (:
*Kore Fenomeni; Adı yeter! :)
*Yağmur&Serhat; Blog dünyasının aşık fıstığı! Düğün hazırlığı var ona göre! ;)
*Admin Panpa; Birebir tanıştığım ilk blog dostum! O da düğün hazırlığında. Mizah ve çizimler ondan sorulur!
*The Oscar Favorite; Sinema ondan sorulur!
*Bi Poşet Kitap; Son zamanlarda keşfettiğim mikemmel bir blog!
*Kelepir Kitapçı; Kitaplar ondan sorulur!
*Pempe Kreasyon; Özellikle hanımlar gözünüze hitap edecek!
*İstanbul Kazan Ben Kepçe; Nerede ne yenir ondan sorulur!
*Ruhsuz Atmaca; Kendisini ben henüz çözemedim! Kararı kendiniz verin! :)

Veeee şu an aklıma gelen gelmeyen tümmmm blogger dostlarım! Sizleri tanımak çok güzel!
Mutlu, huzurlu, sağlık dolu yıllara. Gelen her yıl, her gün rüyalarınızı gerçek kılsın!


Not:Etiketlediklerim kendileri de yapacaklar bu mimi kaçış yok!

Kocaman Sevgilerimle,

Selamlar!

Bu sefer MyReaL'dan ıvır zıvırlar olacak bu yazımda. Bir arkadaşla konuşurken içimden gelen ama kendisine de aklıma her geleni söyleyemeyeceğimden yazıyorum! Ne de olsa herkes kendi çöplüğünde öter ve burası da benimmmm dimi amaa!! :))

Neyse efeniimmm konumuz mutlu olmak, umut etmek ve  gelen yeni yıl!
Şöyle bir bakıyorum da 'hepimiz ne kadar da mutsuzuz yahu!' diyorum. Ama aslında mutlu olmak zor göründüğü kadar kolay bence. Evet, dünya adaletli değil ve evet, hayat çok acımasız ama bir o kadar yaşanılası, güzel...
Pollyanna olalım da her şey tozpembe diyelim demiyorum ama kendimizi mutsuzluğun ve umutsuzluğun kollarına atıp hayatı daha da yaşanılmaz bir hale getirmeyelim. Gözlerimizi güzelliklere kapamayalım. Kötülükleri görmezden gelmeyelim evet ama aynı oranda güzellikleri de görelim. Hep birlikte güzellikleri çoğaltıp kötülüklerin yok olması için uğraşalım!

Mutlu olmamızı engelleyen en önemli şeylerden biri de bencillik! Ben mutlu olayım, ben güzel olayım, ben üzülmeyeyim. Ben ben ben ben'lerden kurtulup önce biz olmayı öğrenmeliyiz.
Yeni yıl bana mutluluk getir, huzur getir, para getirden önce yeni yıl BİZE huzur ve mutluluk getir demeyi öğrenelim.

Ve bir diğer önemli konu; mutlu etmeden mutlu olmayı beklemeyelim. Karşımızdaki her ne olursa olsun sonuna kadar sömürmeyelim!
Biz sevgili insanlar olaraktan tek başına var olabilen canlılar değiliz! Hep birine, bir şeye ihtiyaç duyarız. Tamamen yalnız olduğunu söyleyen kişilerin bile kaçının kedisi, köpeği, kuşu, komşusu, arkadaşı, dostu, osu, busu yok ki? Biz sonsuza dek yalnız yaşayabilecek varlıklar değiliz! Ve biz, mutlu etmeden mutlak mutluluğu tadabilecek varlıklar da değiliz. Elbette kimsesiz olup gülen, eğlenen insanlar da vardır. Yalnızlar mutsuzluktan ölüyor demiyorum amaaa hanginiz duvara bakıp ay ne kadar da mutluyum dersiniz ki?

Mutluluk gerçekten de elimizde! Eğer mutlu olmayı, bir başkasını mutlu etmek kadar istersek hepimiz çok daha güzel bir dünyada yaşamaya başlarız.

Tek bir tebessüm! Mutlu olmak için atılacak ilk adım. Sabah ofisinizden ya da sınıfınızdan içeri girerken, evinize döndüğünüzde, otobüse bindiğinizde, yolda yürürken birine çarptığınızda, bir kafeye hesap ödemek için kasaya gittiğinizde, sipariş verdiğinizde. Küçük, dudaklarınızın kenarına sıkıştıracağınız minicik bir tebessüm. İnanın ondan sonra her şey çok daha güzel olacak! Bunu senelerce gülmeyip şimdi acısını çıkarırcasına her şeye gülen biri söylüyor.
Gülün, Mutlu Edin, Mutlu Olun!
Ve asla her şeyin çok daha güzel olacağına dair umutlarınızı kaybetmeyin!
Yolun ortasından aldığınız bir taş, başını okşadığınız küçük bir çocuğun yüzünde oluşan tebessüm, yardım ettiğiniz Ayşe teyzenin, otobüste yer verdiğiniz Ali amcanın hayır duası, annenizin gülücükleriyle uğurlamaları, gelen yeni bir gün, bir yıl, bir ömür hep güzelliklerin habercisi. Biz geleceğin güzellikler getireceğine inanıp o yolda ilerlersek gelecek çok daha güzel olacaktır.


Not: Çok da biliyormuş gibi yazdığıma bakmayın. Kendimce zırvalıyorum işte! (:

Kocaman Sevgilerimle,

Selamlar Millet!!

Okuduğum kitaplar hakkında yazacağım dedim ama yine araya bir şeyler girdi!
Neyseee bu yazımda kaldığım yerden devam edeyim bari (:

Bu defa okurken  gerçekten çok beğendiğim iki kitaptan oluşan bir seriyi yazacağım ama önce tanıtım bültenlerini paylaşayım.

Gözlerindeki Canavar -
Kırmızı Başlıklı Kız, Koca Kötü Kurt'a âşık olursa…
Ignazio Vitale iyi bir adam değildi. Onu ilk gördüğümde tehlikeyi sezmiştim. Karanlık ve öldürücü… Büyüleyici ve ürkütücü... İstediğim her şey ve ihtiyacım olan son şey... Saplantı…
Beni ağına düşürmesi, yatağa atması ve hayatına dahil etmesi çok uzun sürmedi. Onun sırları vardı, hayal bile edemeyeceğim sırlar… Gözlerindeki karanlık, ürkütücü ve heyecan vericiydi. O, yakışıklı prens maskesi ardına gizlenmiş bir canavardı ve maskesini çıkardığında her şey değişmişti. Ondan nefret etmek istiyordum. Bazen ediyordum da... Ama bu onu sevmeme engel olmuyordu.

Selamlar Millet!!!

Evetttt, başlığı yanlış okumadınız çekiliş var! (:
Uzuuunnnn yıllardır blog dünyasındayım ama bugüne kadar herhangi bir çekiliş yapmadım ve istisnai bir iki çekiliş dışında hiç bir daveti de kabul etmedim.
Amma ve lakin bu sefer dedim ki; beni yazdığım ilk andan beri takip eden, sonradan dünyama dahil olan ve de olmaya devam eden herkese teşekkürlerimi sunarken bir de minik bir çekiliş organize edeyim :)

Eh benim gibi birinin çekilişinde vereceği hediye de ruj, cilt bakım ürünü, ojeler onlar bunlar olamayacağı için ben de çokkkkk sevdiğim iki dostum Gülçin Özbek Kuyumcu ve Zeynep Işıklar'ın kitaplarını hediye etmeye karar verdim :)

Şartlarımızı ve çekilişin nasıl yapılacağını iki, üç, beş cümle ile özetleyeyim. (:
*Her kitap için 2 çekiliş yapılacak ve bir asıl kazanan bir de yedek olacak. (Yani toplamda 4 çekiliş olacak!)
*Kazananların kitaplarını kendileri adına yazarlarına imzalatıp kargo ile göndereceğim. (Gönderen ödemeli olacak elbette)
*Yurt dışı katılımlarını kabul etmemeyi düşünüyordum ancak vazgeçtim. Kargo bedelini kendiniz karşılamak koşuluyla katılabilirsiniz (:

*Blogumu, Facebook, Twitter, Instagram hesaplarımı takip etmek. (İyi de benim blogum, oyum buyum yok ki diyenler en azından birinden biri vardır öyle değil mi?! :))
*Yazarlarımızın facebook sayfalarını beğenmek. (Yukarıda isimlerine tıklarsanız yönlendirilirsiniz)
*Çekiliş duyurusunu bana ve yazarlarımıza etiket vererek yukarıdaki sosyal medya hesaplarından herhangi birinde paylaşmak.

*Facebook, Twitter, Instagram 'da ayrı ayrı paylaşan herkes +1 hak kazanacaklar.
*Bu gönderiyi kendi blogunda paylaşanlar ise +3 hak kazanacaklar.

*Son olarak bu yazımın altına adınızı, soyadınızı, paylaşım linklerinizi ve istediğiniz kitabın hangisi olduğunu içeren bir yorum yazmanız yeterli olacaktır.

*Sonuçları ayrıca yayınlıyor olacağım ama bu yazının altında ilgili kişinin yorumunun altına da kazananın kendisi olduğunu belirteceğim. Asıl kazananlar 1 hafta içerisinde adres bilgilerini benimle paylaşmazlar ise ödül otomatik olarak yedekte olan kişilere gönderilecektir! (:

SON KATILIM: 1 Ocak 2016 00:00

Çekiliş Kitaplarımız:

1. Bal Köpüğü - Zeynep Işıklar
2. Geçmişin Gölgesinde - Gülçin Özbek Kuyumcu

Sosyal medya hesaplarınızda paylaşmanız için çekiliş görseli (:
Not: Blogunuz olmasa da herhangi bir mail adresi ile yorum yapabilir, çekilişe katılabilirsiniz! (:

Umarım bol katılımlı ve güzel bir çekiliş olur.

Kocaman Sevgilerimle,

Selamlar!! (:

Geçtiğimiz günlerde duyurusunu yaptığım ve birçok blogger arkadaşımın desteği ile sosyal medyada elimizden geldiği kadar yaymaya çalıştığımız Kahve Bahane -3 / Blogger Buluşmamızı gerçekleştirdik!

Öncelikle gelen tüm blogger dostlarımıza kocamannnnn teşekkürler!
İlk iki buluşmamızdan çok daha fazla katılımın olduğunu ve çok çok eğlendiğimizi belirtip katılımcı listemize geçiyorum (:

Kendimi yazmıyorum elbette :))
*Ali Çalışkan 
*Abdullah Kara - Admin Panpa  & Özel Çizim
*Hamiyet Akan
*Gülşah'ın Sihirli Değneği
*Şafak Karadeniz
*Bloggerlar Paylaşıyor
*Yasemin Özer
*İlknur Özkan
*Şerife Özbilek
*Fatma Doğan
*Eda Güngör
*Seda Yeşiltaş   Pasta Kasrı
*Yasemin Akçin
*Nihal Yeşiltaç Oran
*Nihan Keçeci Tali
*Pınar Şenoğlu
*Ruhsuz Atmaca

Veeee sözü fotoğraflara bırakıyorum. Bence en güzelini onlar anlatacak.

Merhabalar!! (:

İzlenesi Bloglar etkinliğimde duyurduğum üzere 3. Geleneksel İstanbul Blogger Buluşması'mızı 19 Aralık 2015 Cumartesi günü gerçekleştireceğiz. Katılacak olan ve/veya herhangi bir sorusu olan herkes bu paylaşımın altına yorum olarak belirtirse inanılmaz mutlu olurum.
Buluşma günü mekanı bulamadık, kimseye de ulaşamadık vb. sorunları yaşamamak adına aşağıda sürekli online olacağım sosyal medya hesaplarımı paylaşıyorum. :)
O gün mesaj atabilir istediğinizi sorabilirsiniz.
https://www.facebook.com/MyRealBlog
https://www.instagram.com/myreal03/

Son olarak afişimizi paylaşıyorum, sizler de kendi bloglarınızda ve diğer sosyal medya hesaplarınızda paylaşıp sevgili blogger dostlarımızı buraya yönlendirebilirseniz süper olur!
Görüşmek üzere :)

Kocaman Sevgilerimle,

Selamlar!! (:

Birkaç post önce belirttiğim üzere uzun zamandır okuduğum ama hakkında yorum yazamadığım kitaplar hakkındaki görüşlerimi karışık bir düzende yazacağım...
Önceki yazımda Lynne Matson'a ait Ada adlı kitap hakkında yazmıştım. Bu yazımda da fuardan hemen sonra alıp okuduğum ve iki gecede bitirdiğim DESTAN'ı yazmaya karar verdim. Hazır henüz bitirmiş ve tüm duygu yoğunluğunu içimde taşıyorken yazmak en doğrusu olur he ne dersiniz? :)

Öncelikle her zaman olduğu gibi tanıtım bülteni karşınızda;
***

Selamlar!! (:

Evet, arkadaşlar başlıktan da anlayacağınız üzere ben bir etkinlik başlatmak için ilk adımı atıyorum. Sevgili Deeptone'cummmm blogunda sık sık İzlenilesi Bloglar başlığı altında takip ettiği ve beğendiği birçok blogu tanıtıyor ve bu sayede başta ben olmak üzere birçok arkadaşımız sevdiği alanda paylaşımlar yapan yeni blogger arkadaşlarla tanışma şansı elde ediyorlar. Ben de düşündüm ve dedim ki bunu neden etkinlik haline getirmiyoruz ki? :) Sonuçta hepimizin takip ettiği birbirinden farklı birçok blog var öyle değil mi? Eh hadi o halde sizler de katılın bana!! (:

Üstelik bu etkinliğe katılım da çok basit!
Bu yazımın altına yorum yapıp blogunuzun yer almasını istediğiniz kategoriyi söylemek :)
Ben öyle blogumu takibe almak, twitter ve instagram üzerinden takip etmek vb şeklinde şartlar koymayacağım. Çünkü istediğim şey; beni, paylaşımlarımı seven insanların takip etmesi ve yorumları ile mutlu etmesi. O yüzden etkinliği oluşturan ben olsam da paylaşımlarım sizin sevdiğiniz tarzda değilse -mesela yalnızca kozmetik blogu seven arkadaşlarım ne yazık ki bu konuda tamamen cahilim ben :)- blogumu ve beni takibe almak zorunda değilsiniz. En başında dediğim gibi bu yazının altına blogunuz hakkında minik bir yorum yapmanız yeterli olacaktır. Evet, yalnızca bu yeterli :)
Ama minik bir rica olarak facebook sayfamı beğenebilirseniz inanılmaz sevinirim :)

Haydi o zaman başlayalım (:

Selamlar Millet!!

Evet geldik bir fuarın daha sonuna :) Eh o zaman fuar sonrası yazımız da gelsin dimi? :)
Cumartesi hiç abartısız sabahın köründe henüz güneş bile doğru düzgün çıkmadan uyandım, hazırlandım yollara düştüm ve fuara vardım. -4 araç değiştirdiğimi ben söylemicem siz de bilmiceksiniz tabi ki de :)-

Önce Ali Lidar sırasında bekledik bir süre, arkadaşlarla. Ama beni bilen bilir ben o kalabalıklara, sıralara gelemem en önemlisi de öyleeee saatlerceyi bırakın dakikalarca aynı yerde duramam. Eh durum böyle olunca kitapları arkadaşlara bırakıp kaçtım tabi ki de sıradan. Bu yüzden çok sevgili Ali Lidar ile fotoğraf da çektiremedim ama n'apalım kısmet değilmiş :P :)

Ali Lidar Bey'den yarım saat kadar sonra da sevgili Merve Akıncı'nın imzası başladı. O imzalarını verirken ben de elimden geldiğince fotoğrafını çektim arkadaşımın amaaa gelin görün ki terzi kendi söküğünü dikemez hesabı Merve'yle başbaşa bir tane bile fotoğrafımız yok! Olsunnn bu da kaderrr... :)

Selamlar!! (:
Bilenleriniz vardır elbet ama bilmeyenler için tekrar söylemiş olayım; bir süredir bilgisayarımda bazı sorunlar vardı -minik yeğen tarafından sökülen tuşlar gibi...- ve ben de inatla yaptırmıyordum. Ama sonunda dayanamadım ve geçenlerde servise gönderdim kendilerini... Dün de en son eksiklerini tamamladım. -yeni bir batarya gibi...- Yani anlayacağınız artık emektarım ile yeniden kavuşmuş bulunmaktayız :) Eh fırsat bu fırsat uzunnn zamandır okuduğum kitaplar ve izlediğim filmler hakkındaki görüşlerimi yazmaya başlayayım öyle değil mi? :))

İlk tercihim -nedenini ben de bilmiyorum ama :)- Lynne Matson'ın yazdığı Ada kitabından yana oldu. Kendi yorumumdan önce klasik tanıtım bültenini paylaşıyorum aşağıda.

Tanıtım Bülteninden;
"Tamam, İşte durum şu. Buraya ergenlik yıllarındayken, on üç on dokuz yaş arası bir yerde geliyorsun. Bir yılın var. Ya bir kapı yakalarsın ya da..." Durdu, safir gözleri alevler içindeydi, kendisi tutuşacak zannettim. "Ya da?" diye bastırdım. "Ölürsün." Gizemli Nil Adası'nda kurallar belliydi. Bir yılınız vardı. Kaçmak ya da hayatta kalmak için tam 365 gün.

Merhabalar arkadaşlar!

Evet, bu sefer ki yazım benim çok canım bi'tanecik arkadaşım, Mevsim ve Bal Köpüğü kitaplarının yazarı Zeynep Işıklar'ın doğum günü ile ilgili olacak. Kendisi için okurları ile birlikte bir video hazırladık ve ben bu videonun da yazılanların da ölümsüzleşmesini, canı sıkılınca açıp okuyabileceği bir sayfada yer almasını istedim. O yüzden de sizlerin de affına sığınarak bu yazımı tamamen canım dostuma ithaf etmek istiyorum.
Önceliğim elbette sevgili okurlarından gelen fotoğraf ve yazılar olacak.
Haydi o zaman başlayalım :)

-Fatma Yıldırım;
Zeynep ablam, öncelikle doğum günün kutlu olsun.  Nice mutlu yıllara.  Başarılı yıllara. Seni çok çok çok seviyorum.  Senin yerin hep ayrı ben de. İyi ki tanımışım seni. Watpadd'den çıkan kitaplardan ilk aldığım kitap Mevsim. Çok seviyorum kitabını.  Çok güzel bir kalemin var ablam. Bal Köpüğü'nü de sabırsızlıkla bekliyorum.  Yolun açık olsun ablam. Başarıların daim olsun.  Çok çok öpüyorum.


-Aleyna Kayhan;
İyi ki doğmuşsun canımız. İyi ki o güzel kalemine ortak olmuşuz ve seni tanımışız. Yeni kitabımız Bal Köpüğü'müz hepimize hayırlı, uğurlu olsun . Hep bizimle kalman dileğiyle seni çok seviyoruz . Tekrar ve tekrar yaş günün kutlu olsun canım yazarım.♥

Selamlarrr!!!

Uzun zaman sonra bir gezmeli, tozmalı bir yazı ile karşınızdayım efenim! (:

Eskiler bilir işim gücüm yokmuş gibi her hafta sonu bir turistle gezer tozar sonra da blogta allandıra ballandıra anlatırdım. Ama artık işi gücü varmış gibi çalışıyorum yalnızca. :/ Ama olsun geçenlerde minik de olsa bir kaçamak yaptım ve Koreli bir unnie (abla) ağırladım.

Hyesun unnie ile yine Couchsurfing üzerinden tanıştık. Normalde yalnızca Cumartesi-Pazar bende kalacakken planlarında yaptığımız değişikliklerden dolayı Salı gününe kadar benimle kaldı.
Hem gelirken Kore'den hem de burada arkadaşları ve ailesi için yaptığı alışveriş sırasında bana bir sürü hediyeler getiren, alan bu tatlış unnie'm sohbetlerimiz sırasında çok sevdiğimi söylediğim Kore ürünlerinden de bir hediye paketi hazırlamış bana ve önümüzdeki hafta İstanbul'a gelecek olan arkadaşından bana teslim etmesini rica etmiş. Evet, bence de çok tatlı bir hatun :)
Gezmeli, tozmalı, bol bol yemeli, içmeli ve hediyeleşmeli zamanlarımızın son gecesi hayatımda bir ilk yapıp yüz maskesi denediğim inanılmaz eğlenceli bir 4 günden kareler de işte böyle; :)

Selamlarrrr Millett!!!

Evet, evet biliyorum uzun zamandır yokum ve belki de sizler beni çoktannnn unuttunuz hatta kızdınız. Ama unutmayın noluuurrrr :) Hem kızmadan önce de bir sorun bakalım bu kız neden yok?

Cevap veriyorum efendimmm.
Çünkü bu kız çokkk önceden sizlere bahsettiği Wattpad ortamında hikaye yazmaya başladı. Evet, bunu blogtan da yapabilirdim ancak birçok arkadaşımın yaşadığı talihsiz olayları yaşamamak adına en azından kopyalamanın yapılamadığı ve okurlar ile yazarların kolaylıkla birbirini bulabildiği bir portalda yazmak şuan için en doğrusu gibi geldi.

Ara ara blogta da hikayelerim hakkında paylaşımlar yapmak isterim elbette ama sizleri Wattpad profilime de beklerim efenimmm :)

Linkleri şöyleee bırakıyorum;
https://www.wattpad.com/user/MyReaL
Yaz Güneşi: https://www.wattpad.com/story/45419858-~~yaz-g%C3%BCne%C5%9Fi~~
Havin: https://www.wattpad.com/story/45253531-~~havin~~

Keyif dolu, huzurlu haftalar!

Kocaman Sevgilerimle,

Selam Millettt!!

Malumunuz uzun zamandır yazmadığımdan bu ara okuduğum kitapları yazacağımı söylemiştim sizlere veee işte şimdi de sırada Fox TV'de yayınlanan İnadına Aşk dizisinin senaristliğini yapan canımmmmm Nehir Erdem'in ikinci kitabı Deli Divane var. -İlk kitabı Çiçek Kızlar'ı da en kısa sürede okuyup yorumlayacağım.
Laf aramızda serinin diğer hikayelerinde okuduğum kadarıyla Nergiz'e hayran olmuş bulunmaktayım daaa :) -

------
Deli Divane - Nam-ı diğer Benden Sana Ne? Senden Bana Ne?

Önce en önemli 3 karakterimizi tanıyalım.
Yeliz: Nefes aşkım nefes diye özetlemek yeterli olacaktır sanki.. :)
Mehmet (Memet): Hırçın Karadeniz uşağı
Rabia babaanne: Beni Karadeniz nenelerine aşık eden hatun <3

Selamlar Millet,

Fark ettim de uzun zamandır sizlere okuduğum kitaplar hakkında hiçbir şey yazmıyorum. Eh durum böyle olunca yalnızca bir günde bitirip kalemine aşık olduğum bir yazar da bulmuşken başlayayım artık yorumlarıma öyle değil mi? :)
Tanıtım Bülteninden;
Aşkı hiç tatmamış bir adam ve aşkı silah olarak kullanan bir kadın...
İntikam kor bir ateşti; bilinmezliğe sürükleyen ve her daim biraz daha yakın. Hayal, intikam ateşiyle ve tunçtan bir demir gibi şekillendirmişti yüreğini. Umuda dair ne varsa küle dönüştürmüştü. Son avını seçtiğinde ruhundaki tüm hayalleri serbest bırakmıştı.
En büyük darbeyi aşkla vuracaktı. Ama unuttuğu bir gerçek çabuk hatırlattı her şeyi; kader koca bir labirentti. Sona ulaşmadan önce çıkmaz bir sürü sokağa sürüklerdi sizi...
Acaba bu koskoca labirentte kaybettiği masumiyetini ve yok olan insanlığını geri kazanabilecek miydi?
Deniz gözlü bir adamın ruhunda dindirebilecek miydi yorgun yüreğini?
***

Wattpad'de okuduğum "Destan" hikayesi ile tanıştım aslında Özge Erkin kalemi ile. Daha sonrasında
Masum Koza (eski wattpad adı ile zehirle sarmaşık) adlı hikayesinin kitap olduğunu öğrendim. Arkadaşlarla aramızda kitaplardan konuşurken bir gün "Yaa ben de Masum Koza'yı çok merak ediyorum. Destan'ı bayılarak okuyorum, hatun efsane yaratmış resmennn" derken sevgili arkidişim Zeynep "oooo sen daha Özge ablayla tanışmadın, okumadın mı o kitabı" diye bir şoklara girdi tabisii :)

Selamlar Millettt!!!
Bu sefer bambaşka bir şekilde karşınızdayımmm :)
Eveettt başlıktan da anlayacağınız üzere artık röportaj olayına da el attım :)) Veee ilk tercihim Mevsim'in yazarı canım arkadaşım Zeynep Işıklar'dan yana oldu.
Hem sorular cevaplanırken aramızda gerçekleşen mailleşmeler hem de video çekimleri sırasında biz inanılmaz keyif aldık, bol bol kahkaha attık veeee ortaya böyle güzel bir şey çıktı (:
Ayyy insan biraz mütevazı olur ve "güzel" denmesini sizlerden bekler dimi? :)) Ama n'apalım bu da ben farkı işteee.. :))

Daha fazla uzatmadaaannnnn gerçekleştirmiş olduğum ilk röportajımı beğenilerinize sunuyorum efenimmmm, buyrunuz... :)

 Bari bu en zor kısmı es geçseydik. :D Liseyi Bodrum’da okuyan Zeynep, küçük yerden sıkılarak toplamış bavulunu İstanbul’a gelmiş. Açık öğretimde hiç sevmediği Çalışma Ekonomisi bölümünü okurken bir yandan çeşitli yerlerde satış işlerinde çalışmış ve kendini bu konuda geliştirmiştir. (Bu işi de sevmiyor.) Şimdi ise nişanlısı ile beraber tasarım ve içerik ajansında çalışıyor ve bunu keyifle sürdürüyor. :)  Hobileri arasında, kitap okumak her zaman başta yer alıyor. Bunun yanında müzik dinlemeyi, elinden geldiğince gezmeyi çok seviyor. Gün içerisinde bir demlik çay ve en az iki bardak kahve içiyor. İki kedisi ile beraber yaşayan Zeynep, şimdilerde yeni hikayesi Bal Köpüğü üzerinde çalışıyor. :D Böyle de yazmak zormuş ya… :D

Şimdi de sırada sevgili okurlarından da gelen birbirinden güzel sorularımız var:

Selamlar Millettt!!!
Ayy eveett eveettt sonunda YAZ GELDİ! Yehhhuuuu!
Tabi biz de fırsattan istifade canlarımla kendimizi attık piknik alanlarına! (:
Kahkalardan çenemin ağrıdığı o mükemmel güne geçmeden önce Cumartesi günü yaşanan süpperr imza gününden bir iki dedikodu yapacağım sizlerle :)

Sosyal medya'dan takip edenler bilirler geçtiğimiz Cumartesi günü benim iki canımın -Zeynep Işıklar & Gülçin Özbek Kuyumcu- birlikte ilk imza günleri vardı. Eee tabi ki sürprizler kraliçesi bendeniz -hiç mi mütevazı olmaz bir insan yahu- boş durmadım vee bebişlerimin de katkıları ile minik mini, cici bici sürprizler hazırladım canım yazarcanlarıma ♥

İşte İmza Gününden Bir İki Kare :) -Diğerleri bize özeellll o yüzden size yyookkkk :)-

Selamlar Millletttt,
Daha önce de söylediğim üzere Sevgili Şafak'ın Bloggerlar Paylasiyor sayfasında konuk yazar oldum bennnn (:
İşte karşınızda oradaki yazımmmm :)

Öncelikleee belirtmek isterim ki ilk defa bir bloga konuk yazar oluyorum ve bu inanılmaz heyecan verici bir şey. Her ne kadar muzır bir tip olsam da böyle olunca kelimeleri bir araya getirmek de baya zorlaşıyor ama elimden geleni yapacağım :)

Şafak’la gerçekleştirdiğimiz yoğun konuşmalarımızdan sonra bana en uygun olacak şeyin bir tanıtım yazısı olacağı kanısına vardık. Ben de geçen sene 2 günlüğüne –Fethiye öncesi- kısa bir tatil için gittiğim Datça’yı yazmaya karar verdim. Umarım okumaktan zevk alacağınız bir yazı olur.

Datça 2014 – Eylül:
Öncelikleee belirtmek isterim kiii buraya sakınnn otobüsle –hele ki metro turizm- gitmeyin! Hele hele benim gibi her ne olursa olsun asla otobüste uyuyamayan biriyseniz sakın sakınn kendinize bu eziyeti yapmayınnn çünkü ben en son yolun kaç saat sürdüğünü saymaktan vazgeçtiğimi hatırlıyorum..

Ama gelin görün ki otobüsten inip şehre ayak basıp o mükemmmeelll denizi gördüğünüz an tüm o eziyeti unutuyorsunuz o da ayrı bir durum :)
Dediğim gibi benimki 2 günlük küçük bir tatildi o yüzden çok fazla yer gezemedim. Hemen merkezde küçük bir home-otel tarzında bir yer buldum ve orada kaldım. Şu an adını hatırlıyor olmayı çok isterdim çünkü gerçekten çok tatlı bir aile işletiyordu orayı (:
Zaten neredeyse tüm esnaf ve yerli halk o kadar tatlıydı ki anlatamammm :)

Neyse geri dönelim konumuza :)
Genel olarak huzuru, denizi ve rahatlığı arıyorsanız kesinlikle gidebileceğiniz bir yer Datça. Ancak belirtmek isterim ki henüz 20’li yaşlarda kanı kaynar bir moddaysanız –tam olarak benim kardeşim gibi- bu güzel şehirde bir tatil sizin için işkence gibi olabilir. Çünkü dediğim gibi tamamen sakinlik, doğallık ve sessizliğin – huzurun hüküm sürdüğü bir yer Datça :)
Sabah kalkıp denize girerim, sonra kahvaltımı yaparım, akşam rakı-balık sofrasında mükemmel fasıllar, şarkılar dinlerim diyorsanız evettt kesinlikle doğru adrestesiniz!

Sonra bir de Datça’da büyük üstad Can Yücel’in evi var ki herkes gidip ziyaret edip o minik köyü görmeli...

Ben lafı daha fazla uzatmadan sözü fotoğraflara bıkarıyorum.
Berrak sular, sıcak insanlar, neşeli çocuklar (:









































Ben seni tanıdığıma çookk memnunum Datça! Göremediğim yerlerini gezip görmek için mutlaka tekrar geleceğim.

Not: Tüm fotoğraf ve yorumlar bizzat şahsıma aittir. İzinsiz kullanılması yasaktır.

Sevgilerimle,